Yüzümdeki Boşluğun Odaları"pantolonsuz kara basan çocuklar gördüm sonra göz çukurlarımda geziniyor, acısını arayan milyonlarca sözcük durgun ve sessiz kana kalıyorum atlasını şaşırdığım boşlukta daha fazla sallanmak istiyorum mesela bir ipin ucunda, aklımın bağdaş kurduğu çocuk salıncağında. adını her sakladığmda ancak bu kadar derinleşirdi içimdeki yara aras ın yorgun yüzüne çarpıp tüm küskünlüğümü ıslak dilini anıyorum beni de seni de ağlatan serçelerin şarkılarını duyuyorum üstüme devirdiğin karanlığına küfürler savurup gün yüzünü koynuma alıyorum. ay çıplaklığımla alay ediyor tam göğsüme bakışlarını fırlatıyor seni ellerinden tutup dizlerimin önüne seriyor sonra da bir kuş gibi göğe yükseliyor sarı saçlarının tekerürü olmayı diliyorum yalnızlığımın en bakir saatinde çıplak ayaklarınla bastığın ıslak kum tanelerinden biri, yüzünü yıkadığın su ya da ille de öleceksek tabutundaki çivi. geberen bir düşle gecelere gebe kalmaktan korktum sesimdeki duman ve soğuk serimde aşk ve acı yağmur düşkünü kurak kentlerin sancılı yalnızlığı yağmurluk giymek ve bir şehri sen yüzünden terketmek hangi masaldan dökülüyor bu saçmalıklar. üşümemek için düşündüm istanbul u , önsözlerini ve ünsüzlerini karanlık bir köşede öpüşen fahişeyi güzeldi is ve kömür dumanlarıyla boyanan şehir neyse akşam üstü pencereden bakınca gördüğüm şey de oydu karanlık ılık ılık damlıyordu içime bin defa bozduğum yemini ve seni ve beni yüreğime alıp usulca saklıyorum bizi. kimse görmesin kimse sevmesin kimse ... bulutlar ayaklarımın altında tozlu şehirlerin hemen etrafında ölüm bir kara tahta kadar yakında ecel senin avuçlarında ... |