....., hani
Yorgun sessizliğimi dinliyorum da şimdilerde
Derin suskularımı ekliyorum zamanın boşvermişliğine. Meramsız caddelerin, isli ayazlarında soluyor zaman. Adını bilmediğim anlamsız bekleyişler Zemherinin koynuna sinmiş arsızca. Teslim oluşlar, uzayan bir gecenin kısa süren dinginliğinde Her şeyden yoksun. Daha aydınlığına uyanmamış şafak Kendi kızıllığında kıvranıyor silik ve soluk. Sineye özgürlüğünü eklemiş Uykuya haram gecelerin arta kalan sarhoşluğundan Karanlığa inat,tutsaklığa inat. İşte böyle gecelerde vurur yüreğini sokaklarına Ben gibi yorgun şehir. Aydınlanmaya çalıştıkça söner bir bir ışıkları Kıvranır çaresizce, hem de bence. Sahi Çaresizlik dedim de Çaresizliğin oyunu nasıldır bilir misin ? Gözlerini kapatamaz,kapattığında düşünemezsin Başını yastığa koyamaz,koyduğunda uyuyamazsın Sessiz çığlıklar yırtar kulaklarını Günde geceyi,gecede günü yaşarsın Kıyameti yaşar gibi amansız. Oysa Hangi insan içinde düşler büyütmez salaşça Hangi insan imkansızlığa yürümez çocukça Kim açmak istemez bahar gülleri gibi korkusuzca Şımarık düşler Hep çalmaz mı kapalı kapıları apansızca. Ama her defasında Sonsuzluğun tam ortasında yakalanırsın kendine. İşte, tam o anlarda Tutmak istersin yıldızları gece aralandığında. Tutmak istersin de Dönersin yine buğulu camlardan sızan, grilerine. Hani Bir trenin en son kompartımanında yolculuk yapmak istersin ya Tek başına Zamanı durdurup tek bir günde kalmayı istersin ya hani Hani fırtınaya inat, dalgaya inat açılmak istersin ya Denizin koynuna dolanmak istersin hani Amaçsızca. İşte yine öyle bu günlerde yüreğim Kıyılarıma vuran hırçın dalgalarda çırpınıyor Bilmem ki, belki de bu yüzden hep gel-gitlerim. Hoyratça kırılan dallarda şimdi yaralı bir serçenin derin sancısı Ve çocuk yüreklere gizlendi Bin yaşanmışlıkların acısı. Son bir ümitti galiba gecenin sırlarına gizlenmiş Sahipsiz düşlerimin yargıcı. Yüksel Beyocaktan. // Kağıtla kalemin hayallerine tanık oldu gece // |