ne çekiyorsam fıratın cinlerinden çekiyorumbu gün o kadar beyaz şiirler var ki içimde kasabamı gördüm düşümde ben deyim buradan siz deyin bizim kasabadan ama mutlaka buradan yazılmıştır ’ıhlamurlar çiçek açtığı zaman’ herşey yerli yerinde ne mengüç kaldırımları sökülmüş ne hamam sokağındaki sevdalar ürkütülmüş bakırcılar kasabası sevda çalar gaydalı çekiç vuruşlarında salkım söğütlerin ucları yere değmiş sabahçı kahvesi önlerinde bu sesler derinlerden dinle yamalar tutmayan ruhum dinle koyunlar keçiler otluyor kale yamaçlarında diz boyu ot diz boyu dost gök kuruşlar kesede yapışık değil saygı kusursuz talebelere tanımadığımız adamlar bile sarı kuruşlar veriyor ellerimize hangi sevda kesdoğan kalesinin öyküsünden keskin ki kunduracının yaşamış gibi dillerinde katmer katmer sandık sandık açıyor usanmadan kendi yaşar gibi acılarını kanına susamış dersin bıçak sanki lavaş hamuru ellerinde her terk-i diyar edilmiş konağın hikâyesi kendi duvar diplerinde okul dönüşlerimde bakarım akşam ceviz oymalı döküm aynalı komidinlere yapışmış bir türkü sökerim sonra işlemelerinden bilirim uzun romanlar yaşayacağımı saklarım geleceğime katır sırtında dengin darasına konulmuş bebeler var yüzleri yarık elleri herk tarlası hangi dağı aşacak hangi obaya düşecek bilinmez gölgesi uzamış konakların geçerler eyvanlarından eğilirken gün kasabaya nasıl da iştahlı yerler kınalı boğum şekerleri elleri şıra yüzleri şıra han önüne çekilmiş deve katarları arapgir üzerinden kara gözlü iri üzümler getirirler kalecik karası ne ki ondandır kömür gözlüm diye başlayan bizim türküler bakır kazanlarda mey olur dem tutar muhabbet kurulur edep erkân olur sofralarda bir başka nida olur bağlamalarda ulan fıratın cinleri sizin işiniz bu ne zaman unutsam yatarken dualarımı gözümün içine sokuyorsunuz yangına durmuş anılarımı kasım |
Cepten girmenin azizliğidir 4 puan 5 e dokunmak isterken
Zira kaleminiz yol güzergahını belirlemiş
Kavlince yol almaktadır
Saygıyla