sana onbeş kalane kadar da az vaktimiz vardı yedi kırkbeş ayrılığımızda saçların yanık buğday kokusu değirmenimizde ateş bu kadar mı serin eserdi lodos sen tuz sen ekmek, sen namus usta acele et sığdır gözlerime romanını der gibi iyi karala beni bu gidiş temyize çekilir mi sen harmanlar dolusu konu her dokunuşun gülsüz dikenli ben kaleme acemi o dur ki cezam çekerim seni nereden bulaşmış bu şark sevdaları yakamıza ne ikrar ediyoruz sevdiğimizi ne de ölümden korkuyoruz uğruna kasım |