Oyalandığım Aşkın Mistik ŞulesiyimHayrettin Taylan Cıvatası yoktu bu kalbin. Demiri eriten sözlerle , ruhu kalaylayan bakırın özüyle, sevdanın hızıyla gidiyordum. -Okkalı ve senli oktavlık sevgilerle besleniyordu umudum.Umudum tükenmiyordu. -Sen uçurum çiçeği değilsin bunu anladım.Özgürlük şarkılarını ağıda çevirmeye çevirmen olamam zaten. Dev bir çınarın adılıydık.Gölgemizde senli güller.Dallarında bülbülüm. Betimsizdi. Yemyeşil gözlerinde başlıyor aşka yücelen umudun gözleri Üzerimizde var olan gerçeğin kuş cıvıltıları, seninle tümlenen güzel bir ses.Sesini duyunca kuşlar uçmayı bırakır, ben uçarım sana. Çünkü kuşlar, güzel yarınlarımıza yuva yaptılar….sen sevdikçe, sen bir yuva için kanatlarını açtıkça. Yokluğunu esintilere alıştıran içsel uçuşlarım vardı.Saçlarına dokunmanın sıcak hayalindeyim. Canımı kavruklarına teslim eden , gerçeğin aynasında kendime bakarak seni yaşıyorum. K’alemler içre, alemler arası, sonrasızlık derinliğinde kendimle barışan senli anların onarılmış zamanındayım. Seni anarken , senli hallerin iç güveysi huzuru geliyor. Bir ayıbın kaybı değil yaşadıklarımız. Yan yana olmanın çaresizliği belki içimizdeki kaygıları artırıyordu. İnsan yaşadıkça alışır, alıştıkça akar, aktıkça özeline yanar. Şimdi seni o kadar isterken hangi engelin , hangi kutsi arınışın, hangi egzotik anların seyri, hangi sensiz imkanların sızı bu isteyişi inkar edercesine ikrarlara taşıyor. Huzur cemreleri yüreğine düşerken.Bir cemre sancısıydı.Cemrenin özünün toprağına inişi beklemekti kara kışı yaşayan kara bahtımın. Baharı yeşil gözlerine teslim ettim.Sen artık baharımın kapısın.Senden sonra başladım, benden sonraya taşınmış yaşamayı. Güneşli bir aşk sabahını seninle tanıdım.Meğer güneş, aşk için doğarmış.Herkes aşkına dünya olmak için gündüzün oyuncağı oluyordu. Her çiçekte olduğu gibi, her yar her yerde, ben balımın özünü sende toplamaya geldim.Çiçeklere ders veren duruşunun tatlılığında kendimle tanışmaya bal valsı yapıyordum. -Bilindik özlerin dizelerinden dizinin dibine geliyordum. Tanıdık anlamlara anı olmak için yüreğime yüklem olmanı istedim. Sevdi… *Sevmeye alıştı. -Çok alıştı… Gelirken kopuşlarını sıraladı yüreğime.Kopmuş bir okyanus gibiydin.K’aralarımı istila edip kendine teslim ettin. -Hafızamda sevdayı hafız kılan sevgilerin var. Bir isimden öte, bir Leyla’dan içre, şirinliğini tümleyen Şirin’den de öteberi, aslının bütün asillerini Aslı kılan bir kılınmışlığın ibadeti gibi mistik derinlerin vardı. -Aşkıma masal olunca, herkes kendi masalından yalanlar okudu.Herkes hala seni kendi bebeği sanıyor o yüzden. Bu aşkın büyüğüsün, yaşlar, duvarlar, eskiler, kaygılar birer cadı gibi masalında akmasın . -Destanlığımıza soyunuk yarınlarla gel ki sözcüklerim hep giydirsin.Yutalım seninle zamanı.Her şey bizimle değerli olsun. Nafile namazı kılan ebabillerin postunda uçuyor içlenişim. Yasaklı , gizemli, sırlı, surlu bir tabiat gibiydin.Ancak İsrafil olmalıydım yeniden senin dünyanı üfürerek seni kazanmalıydım. Bir ömür gülümsemesiydi , bir huzur akışıydın. Kavrulmuş bir sevdayı buselerinde taşıyordun. Şule şule içimdeki buzları eritiyordun. -Mülteci değildim dudak uçlarının uçurumlarında.Bir öpmelik ömre paydaş kıldın. Yaka paça atılmadın kollarıma.Aşkın istendik esintisiyle, ruhun aleviyle, duygunun serin sularıyla, kendinle tanıştığın kendinle geldin sana açık kollarıma. Bir gönül mizanında tartıldın. Ağır geldik teraziye. Bu sevdayı ancak bir dünya taşıyabilirdik.Biz de öyle yaptık Şulenar. Seni sevme talebinde olan seni sevmeye çalışkan bir talebeyim.Önce sarılışından öğret hayata sarılışı.Önce öpüşünden başla tatları güzel anlara taşımayı.Önce bakışında derle, tutkunun sıcak anlarını. Önce benliğini yıka güzel algılarımızla.Önce, eğitilmiş egoların diliyle öğret güzel yaşamanın Türkçeleşmiş anlarını. Önce, hayalleri süsleyen gerçeğin doğrusunda doğrul karşımda.Bir bakış kadar yakın, bir aşk kadar sonsuz, bir sen kadar dünyanın en özeli ol bilinç kulemde Şulenar. |