Ölüme Lirik Donuşlar IIdilimle dilin arasındaki tüm boşluklar yurduma gebe düşbaz bir uygarlığın sancılı kalıntılarından soldaş bir gömlek geçiriyorum yüzüne tebessüm ettiğim şehirde yakılır sıvası dökülen şiirleri dudaklarını kanatırcasına ısırır Ahmet Telli. bir şair dalgakırana sigarasını yaktırır ki biz boğazımıza kadar batmışız zaten denize ve üzgünüm geçmeyecek bu ıslaklık hiç bir ateşle çökmüş gölgem mi vuruyor güneşe cebimdeki hasretinle hangi duvara çarpsam hırsımı ölümene beton bir duvarın önünde zaten yırtılıyordu gece küçük bir düşün çocuk bedeniyle yüzüm yüzüne hece yüzüm diline. sınırda çok sesli bir sessizlik sınırda çok omuzlu bir yolculuk sinirde közlenen bu düş bu ağıt bu zulüm. aynı göğün toprağını ıslatıyor bir çocuk düşüyle beyaz güvercinler büyütüyor; diğeri şımarık gülüyor ekranda elinde yeni aldığı pabucuyla. bu gömlek bile sırıtıyor ölüme Allah ım Yılmazım da aynı yerde yatıyor yarası bu hüznün altında kalmıyor tek tek ayırıyorlar serçeleri göğsümün avlusundan minik kanatlarını ökseliyorlar yerinden yurdundan ediyorlar /ben bile bilmem kaç tanesini kırlangıçlara heba etmiştim/ ama onları bile çok özledim. ... Fotoğraf : Hasankeyf de çekildi. |