İSTANBUL(DÜN,BUGÜN,YARIN)
Sanmam oturduğun taht bir başka sultan bulsun,
Senin tahtın sarsılmaz çünkü sen İstanbul’sun. Sırtına giydiğinde ne düğme var ne ilik, Saadet hırkasıdır beş yüz altmış senelik O hırkanın sardığı bağrında yedi güldür, Otuz iki kat ipek, yek pare mavi tüldür. O hırka sonsuzluk ki, zümrüt kubbene “taç”tır, Sana yakışan Hilal, ne “çan”dır, ne de “haç”tır. Gördüler, yıldız yıldız nur akan mahyaları, Beş yüz altmış senelik kederin kâhyaları. Aslını sorup durdu, beyni boş, içi kof ya, En emin ellerdeyim diyordun Ayasofya. Onlar için sonuydu hayali çarelerin, Düşlerine saplanan yiv yiv minarelerin. İstavroz akılları çıkıyordu rayından, Boynu bükük geçerken Topkapı sarayından. Bizler aciz kalsak da, sen kendine bir tan bul, Gün olup doğmalısın her yarına İstanbul. Bilinmez kaç sultanın rüyalarında süstün, Dünya sana âşıkken sen dünyalara küstün. Toprağın altın bildik, savurduk didik didik, Tepe yamaçlarına çöpten tepeler diktik. Mümkün olsa yapardık, sarayların bağrına, Bomba kor patlatırdık, gece kondu uğruna. Kat kat beton ağaçlar, çürük dallar, yuvalar, Ormanların bağrını, fabrikalar ovalar. Hayalleri küstürdük ve umuda kahrettik, Patladı çöp dağları, çöpe karıştık gittik. Uyandık kesilen dal, tutunduğumuz dalmış, Uyandık, tutunmaya ne umut ne dal kalmış. Dönmedikçe kırk yıldır gelen her bir kafile, Yollarına boydan boya lale diksek nafile. Devayı ne kederden, ne tuttuğun yastan bul, Uyku hafif, kan asil dert etme sen İstanbul. İman gibi kalesi, itikattan burcu var, Uyanır altın nesil, ecdadına borcu var. Geçer bir fasıl daha, o güneş halesinden, Meltem tadında rüzgâr, kır atın yelesinden. Yavuz’un kılıcında can verir bu atalet, Bir adım sonrasında Kanuni’yi hayal et. Adım adım gün görür, tozlanan nal izleri, Yeniden hayat bulur tarihin filizleri Güneşi tepelere sürüklerken kalyonlar, Parçalanır karanlık, ışık görür milyonlar. Ulubatlı’nın ruhu ancak şad olur, ancak İlk günki heyecanla çırpındığında sancak. Tan yeri ağaranda güneş yakındır, dayan, Fatih’in rüyasında yattığın gibi uyan. Yolunu Mevlana’dan, güzeli Yunus’tan bul, Kul başka ne ister ki, ne diler ki İstanbul? ( 1997- Ocak 2013) |