Gece
Takma başıma siyah tülünü.
Örtme yüzümü Sokulma bana git. Git Artık seninle bir anlaşmam yok. Kırgınım sana bu günlerde İçime bulaşan sesizliğin kılıç keskinliğinde Bu gece Bir başka efkar var gözlerinin haresinde Ağıtlar yüklenmiş sanki Titrek sesine. Kaç defa dedim sana Umut barınmaz yüreğinde. Öyle ki ; Yüreğinde büyüttüğün o siyah gül Hiç açmayacak şafak vaktin de. Bense ! Kaçak yaşıyorum Soğuk nefesinde. Bir cümlelik yer arıyorum Doğmayan seherinde. Ve seni yaşıyorum küf kokan hainliğinde. Seni saklıyorum yinede Yazdıklarımda,çizdiklerimde. Karalamaya çalıştığım kırık şiirim de Kopuk sözlerimde. Peki sen ! Sen hiç olmazlarla savaştın mı? Senin penceren nereye açılıyor? Nerede doğuyor puslu karanlığın? İsteyip te söyleyemediğin çok şey var değil mi? Kiminin yüzüne Kiminin gelmişine geçmişine. Oysa her şey,tüm cevaplar gizli Arsız gülüşünde. Ey ! Karanlığın prensi Ey ! Yalnızlığın sinesi Ey ! Gülen gözlerin perdesi Sen ! Sen, benim hüzün yanımsın Defalarca sineme sardığım saflığımsın Sen ! Kırk kez inanıp,kırk kez yanıldığımsın. Seni Kanayan acılara yazıyorum artık Rüzgara,fırtınaya Yürek ateşlerine. Gölgesinde esmer günahlar taşıyan Çaresizliğe yazıyorum. Uğraşma boşuna Göm sırlarını karanlığına Dön yalnızlığına. Sabahların ak,helal göğsü uzak sana Ben senin günahlarına kefil olmuşken Sen anıları yakmaya devam et. Kendi sesinle öl Sessizliğinle büyüdüğün gibi. Yüksel Beyocaktan ’’Kalbimi kırdıkça hesapsızca.Sustum öylece.Gözlerime doldu gece.’’ |