KADER BİZİ KISKANIRKEN YAŞAMAKTAN
oturduğum mahalleyi
hayatları tökezlenmiş geceyi karanlık ormanların uğultusu içinde geçiren sarsık inançlı, militan ruhlu insanlar sarmış, hava da uçuşan küfürlerin haddi hesabı yok. o kadar çok kayıp yürekli öc almayı seven insanlar var ki; sevgiyi gözlerinde batırmış. işte bu yüzden zamana bedel biçen sahte Tanrılardan korkuyorum. dili küfürlere susamış ölü bilginler, kurumuş yüreklerinden güzel günlere hasret kalırken, ben aynı teselliyi nasıl avuturum içimde. her akşam üstü beynimi kırbaçlıyan sonraların düşümü titretirken ruhumu, lanet olası çığlıklar uykuya olan açlığımı acıyla kapatırken, küçük bedenlerin kavgası büyüyor çöp yığınlarının arkasında kötü günleri emziren kaderin kadehinden içiyorum bu hiçleşen yaşamı kaldırımlara süngülenmiş ihtiyarların asasında tazeliğim emildikçe, ben baharı tavlayan yaz kışa soyunmuş güz mantığıyla nasıl sevişirim ki keyfim istediğince. sokak lambalarının cılız ışığında sarhoşlara teslim edilmiş kadınların isyanı vuruyor, yakılmış yataklardan manzarası belli değil mi? oturduğum mahallenin memlekete çare olacak bir yanı mı var, bacası bile dumanı özlemişken hal halvete girmiş abdestine bile su bulamazken , öfkesi ruhun da açlığıyla şişip ayranı öksüren ağızlarda azrail’e ikram edilmiş hayatı ben mi dirilteceğim bu komik bedenimde duran yırtık elbiselerimle. çeşmesinde sıkılıp sızlanan suyun bile çaresizliğini duyarken, talihe eğilişimi kutlayan siz yüreklere sesleniyorum, vazgeçin zengin ölümleri köşe bucak koklamaktan, kader bizi kıskanırken yaşamaktan. |