Rehine Krizleri
iki renk bir fotoğraf ben
kısa donlu, koca gözlü, kibar bir velet ellerimi içi yazgılarla dolu bir torbaya atıyorum ne çıkarsa bahtıma, neyse halim, o hallerim bir şehir en beyefendi acısını nasıl verirse işte bir şehir en ahlaksız aşklarını nasıl sunarsa önüme işte bir türlü boy atmayan mutluluklarımı nasıl avutabilirsek işte nasip diye diye, nasip kapılarının ardındakileri merak edip önce sağ ayağımla çıkıyorum fotoğrafımın zarını yırtıp dev gibi öykülerin üstünden geçiyorum, karnı aç tüm maceraların güpegündüz ve gece gece, ortasında ağzım soğuk almasın diye her tarafı ağıtlarla kaplı ağzım dilimin üstünde şahsiyetsiz öğütler, inadına ezberleyemediğim dilim her suskunlukta nöbetçi tüm kabahatlerimi develerin üstüne yüklüyorum göç heyecanı içinde embriyolar gibi yine bölünüyoruz içimdeki benlere bir batımda dördüz doğuruyor ruhum bir kez daha doğabilri miyiz bu kızgın kumların üstünde aç ve susuz, cezalı kaktüslerin gölgesinde bilemediğimiz yerlerde binbir gece şiirlerinin sayfalarını karıştırıyoruz mecazen düş kuruyoruz, mecazen sevişiyoruz dişi vahalarla onlar ve onlar hiç bırakmıyor peşimizi, uzatmalı sancılarım gibi hiç bir iyi anımı saklayamıyorum, nafile tonlarca naftalin bir şekilde sızıyor gölgelerimden, kötü kalpli güveler diyorum ki : "elimde geçmişten kalan eski bir aşk var" itibar etmiyor hiç bir duygulu antikacı elim boş dönüyorum yine, geldiğim yerlere diyorum ki : "suçları kanıtlanıncaya dek özgürdür tüm yalnızlıklar" ehemmiyetsiz buluyor yaşlı masal eksperleri diyorum ki : "martıların meşhur olması, simit düşkünü olmalarındandır." başını öne eğiyor, rol yapamayan dalgalar oysa çok farklı olabilirdi başlangıcım göbek bağım, altın bir makasla kesilmeliydi tüm davetlilerin gözü önünde, etkileyici bir doğum konuşması yapmalıydım, çenemi sıvazlayıp sonra , "yarın yorucu bir gün olacak, müsaadenizle" deyip, ilk rüyamı görmeliydim oysa öyle olmadı "beyefendi, hatalı sollama yaptınız." dedi tüm memurlar çünkü, onlar sevmeden önce geçtim ben hep yanlarından o kadar hızlı geçtim ki hep hiç biri sevişmelerimi tanıyamadı bile tanıyamadılar, koynuımda beslediğim şeylerimi o şeylerin de şeylerini, şeyden de öte şeylerimi şey... bri söylentiye göre böyle işte tüm bunlar iki renk bir fotoğraf bulmuş beni bebekken, bir kitabın içinde o büyütmüş, bakmış bana, acıktığım yerlerde ağlamalar yedirerek öyle büyüdüm ben o duyguların ortalık yerlerinde hep öyle dedim vicdansız roman kahramanlarına : "önce düşlerimi ver, sonra salıvereyim umutlarımı" hiç bitmedi belki de hiç bitmeyecek bu rehine krizleri-m- öyleydi işte doğduğum yerdeki odanın duvarında yazan : "astarı yüzünden pahalıdır bu yaşamların." ateş küle dönüşürken kırılıyor ortasından uykularım o yüzden, kısası makbuldur bu ihtiras ziyaretlerinin : "geç oldu, kalkalım artık bu şiirden, daha odamda, canımı acıtacak onca cümle bekler beni." Bir de bilin diye söylüyorum : rehine krizleriyle, krizantemleri hep aynı vazoya koyarım ben... Oktay Coşar |