Kök
I
Tek kişilik bilet aldım içime yolculuk yapmaya Yüzümün yüzünü görmeye Yüzümün yüzsüzlüğünü görmeye İçimin yüzünü görmeye Görebildiklerimin içini yüzmeye. II Tabii ki aşk taraflıdır, tabii ki acıdan yana taraftır, tabii ki yine kaybolacak bir buluttur, ardında yağmurları bilen bilir sadece, ardındaki çakacak şimşeği ve tabii ki güneşi de. Yani asıl olan, toprak kaymasını önlemek için yamaca bol bol umut ekmektir, toprağın köklerini güçlendirmek için, yani içimizdeki erozyonları ihanetlerin en az oranda tetiklemesi için... Çünkü hepimiz biliyoruz ki , öyle ya da böyle, doğa herkese en az bir defa ihanet hakkı sunmuştur, yaşayalım da, yine gerçek olanın aslında kendi kendine gülümseyen bir çiçek olduğunu anlayalım diye... Kökü başka bir çiçekle karışsın ya da karışmasın, kök tektir. Kök biziz... III Yay’ından utanan ok, Yine de üzülmez mi, Fırlatılırken bir elmanın çürüksüz kalbine. Cümlesinden utanan bir sözcük, Yine de üzülmez mi, Bir intihar mektubunun öznesiyken. Ya ormanından utanan ağaç? Ya bedeninden utanan yürek ? Ya da bu nasıl bir kibirdir ki utanç kelimesi böylesine işler deriye. Oysa bilir herkes; Taş olmazsa toz, Toz olmazsa da taş olmaz. Oysa bilir herkes; Karanlığın midesini yardın mı içinden aydınlık çıkar. İşte o yüzdendir ki; Mutsuzluk, mutluluğun içindeki çaresiz cenindir, Umutsuzluğun gürültüsüyle uyanan. İşte o yüzden, Ne göz bakışlarından utanmalıdır, Ne kulak duyduklarından, Ne düş yaşadıklarından, Ne de aşk sevdiklerinden... IV Umutsuzluktan duygularım çatlamış, çorak bir rüyada ne yetişir ki hiçten başka... Yani biraz huzur yetmezliği işte teşhis. İç kanama anılarda başlıyor, gitmek istemediğim derin bir kuyuda birikiyor umarsızca. Oktay Coşar |