akşam ışıkları...
yorulduğunu hissetti kadın elini kanayan acısına götürdü ki gerçekliği ayan beyan tükenişini sezinledi hüznünü öbekleştirdi... o hep yanında taşıdığı beyaz mendil ile hemen örttü üzerini kavuşma duygusuyla kapattı her bir yerini tutmadı açıldı yara açıldıkça da bulaştı tüm vücuda... etrafını saran karanlıkta el yordamı ile geçti içinin tünellerini saçlarını saran avare bir hoşlukta sendelerken bıraktı kendini rüzgara deniz kokusu ceplerinde yürüdü yalnızlığa... anlamsızlığın sızısı bulaştı dudaklarına sildikçe elinin tersi ile umutsuzluk yayıldı yüzünün kıvrımlarına yüzü güneş yüzü aydan bin parça… çok uzaklardan geliyordu adamın sesi yorgun kisvesi sırtında yamalı urbası söküldükçe sökülüyordu gövdesindeki ağaçların kökleri lakin dimdikti bakışları kadife tenli bir kemanın son bestesini çalıyordu kirpikleri gözlerinde gri bir ülke keşfedilmemiş güneşin renkleri yer değiştiriyordu her şafakta alnının terleri denize sevdalı adamın yeminleri... tam vazgeçmişken bir düş perisi tuttu gölgemi kaldırdı yerden ve göründü adam sisli dağların ardından ağrıdan edirneye aynı dilin ezberinde sesleniyordu coğrafyamın tüm renklerini özgürce ki özgürlük toprağa meyilli kalemin bir mucizesi... ve kadına uzandı elleri ciğerlerinde tüterken yalnızlığın dumanı üfledikçe soğudu yaraları kabuk bağladı soluk yüzlü gelinin buzdan masalı… M.Toker & Elçin teşekkürler şairim... |
usta kaleminizi kutladım.