Tutsak bir geceKara bir şehrin,dar sokaklarında. Yalnız bir gecenin içindeyim, Küllenmiş acılarım karanlığı,bir köz gibi delerken, Haykırışlarım, yüreğindeki bir kelebek kanadının sesinde gizli. Dinle ey sevgili. Bombaların bahar çiçekleri gibi açtığı bir dünyada, Kaç çocuk alnına kına diye kan yakıyor şimdi.. Namussuzlar bir kara leke gibi,aydınlığın karanlıklarında, Yıldız gibi parlıyorken özümdeki yara, küllenmiş bir köz gibi sönüyor şimdi.. Karanlığın ebruli düşleri,aydınlık sabahlarda mayın gibi patlarken, İnsanlık kurşun gibi bataklıkların çamurlu sularında kayboldu artık… Asit bulutları dökülürken,yalnız gecelere, ağıt dolu Anadolu türkülerini, Ana rahmindeki doğmayan bebekler söylerken, özüm ölüyor şimdi,özünün içinde. Yaşamanın sırattan geçmekten zor olduğu bir dünyada, Ölüm göllerde parlayan yıldızlar kadar güzel. Mezar taşlarını yalayan rüzgârlar, Tanrının merhamet dolu öyküsünü anlatıyor sanki.. Ben ki adanmış bir yalnızlığın, Tapınak kokan karaltılarında dualar ederken, yaşamın iğrençliğine kadeh kaldırıyorum, Şehirler ölüyor şimdi, Kızıl yaprakların derin bir örtü oluşturduğu toprak, Gelinliğini giydi bu gece, Sen kokmayan sokaklarda yanan lambalarda, Pervane böcekleri yok artık, Ben gecenin içinde yalın, Ben karanlığın içinde çıplak, Gözlerin olsaydı diyorum şimdi, Olurdum yine ölümüne sevdamla sana tutsak. Unuturdum tüm harfleri, Yeni bir alfabeyle anlatırdım seni, Gökyüzünü kaplayan beyaz bulutlara.. Şimdi kar taneleri dökülürken şehre, Ben ölümcül bir suskuda, Ellerim buz tuttu üşürken, Ayaz esiyor sevdan yine başımda, Uyanırken gecenin bir yerinde, Lal olmuş dilime adın dolanıyor yine, Uyumak yeniden, Senli düşleri bir sahnede bırakıp, Olabildiğince çıplak, Tüm düşlerden uzak, Kelimeler olmuşken yüreğimde tutsak, Uyusak bir daha uyanmasak… 27.01.2013 Orhan YILMAZ. |