YORGUNUM BU GÜNKaranlığın sessizliğini dil kesti, sözler çok ucuzdu tezgaha koysan para etmezdi, onun için pahalı benim için değersizdi, Bahardı güya erimişti karlar, ısınmıştı yalçın kayalar, yalnızlık bekçim karanlık kaderimdi güya… Oysa şimdi, yolun sonundaki koca kapıyı açacaktım, gardaki trene koşacaktım, limandaki gemimin yelkenlerini açacaktım, uçan kuşun kanadına mavi boncuk takacaktım, yapmadım hiç birini yorgunum bu gün, koca eşeğin sıpası bahçeye girmiş ona baktım.. Ne kadar hızlı geçmiş zaman, tuzdu kentin ortasında yanan, bizim öküzün boynuna bağlamışlar urgan, saatin zembereği kırıldı geçmiyor şimdi zaman, Gökten inen zembile koşacaktım, üç yılda bir kente zembille inen hergeleye bakacaktım, gözlüğümü takacaktım beynimdeki fermanı okuyacaktım, tamirhanede paramparça kalbimi onaracaktım, ineğin sütünden zehirlenen çocuklara bakacaktım, yapmadım hiç birini yorgunum bu gün, yan tarafta yayılan kentin öküzlerine baktım… Hava sıcaktı yer kuraktı, gökteki bulutları sağacaktım, uçan kuştan sana sevgimi yollayacaktım, bir orman bulup içinde hacı olacaktım, senin denizlerinde çırpınarak boğulacaktım, silahı kafama dayayıp katilim olacaktım, dalındaki tüm gülleri kopartacaktım, otları biçip balya yapacaktım, yağmur yağarsa altında yıkanacaktım, radyodaki Bülent’in nağmeleriyle rakı içecektim, yapmadım hiç birini yorgunum bu gün, kente Çinliler gelmiş onlara baktım… Orhan YILMAZ |