EFTELYA
Bırak ellerimi Eftelya ..!
Ağzında zeytin dalı taşıyan beyaz güvercin Çoktan öldü. Kısık mum alevi dayanamadı rüzgara Ve söndü. Biliyorum doğmadı doğmayacak Beklenen şafaklarım İnan ki farkında dahi değildim, Hayal miydi yoksa senle yaşadıklarım? Gelme Eftelya ! Söylesene hasretin, özlemin, beklemenin adı ne ki? En çokta ciğerimi yakan budur belki Bilinmez coğrafyalarda bırakılmışım Karanlık vadilere pusu kurulur Hudutlara dikenli teller çekilir Daha da kötüsü karakollar taranır Bilemezsin kara bir yazıdır bu Eftelya Şeriatın kestiği parmağın vebalini En çokta Masum çocuklar öder Dağlarda kançicekleri açar Dokunamazsın, korkarsın, ağlarsın Ya da olmadı yasını tutarsın… Bir umuttur belki de son bir çare Gecenin mateminde oturupta Yıldızları sayarsın Bu şehir Eftelya Pimi çoktan çekilmiş Tahrip gücü yüksek bir bomba Öfkesi vurur şakaklarıma Caddeler ağır cesed misali Üzerime devriliyor. Şiir katili, eşgali belirlenemeyen şair Her tarafta aranıyor. Zaten aşkın çağıda sona erdi Zincirlendi bütün kitaplar, En saf ve temiz duygular Sen artık barış türküleri söyleme Sus ne olur sus Eftelya Oysa ki zeugma’nın gözyaşlarıyla Yeşerecekti tüm baharlar Mavzer çığlığında Köyler, kasabalar, mevziler basılıyor. Leyla mı? O hala kucağına bırakılan cansız bedenlerin Yasını tutuyor . Mecnun ise sırtından hençerlenmiş Sahranın tam ortasında yatıyor Karda açan çiceğin ömrü güneş doğana kadardır Zira unutma ki Şimdi; Canı sahibine vermenin tam da zamanıdır Zamanıdır Eftelya Denizler dahi tutuşuyor Nuh ‘un gemisine binme vaktidir Vaktidir eftelya... Şiirime ses olan değerli dostum Arif ODABAŞ’a teşekkürlerimle... Bedirhan_Keklikci |