ışık
Eski libasları ile
yağmur suyundan toprağa dokunan periler. tasavvuf erbabları bıçağı kağıtla kesenler bir kıvılcım sizi yutmalı medresesiz deliler akıl oyunları akıl oyunları her yer çiçek ve her yer güneşi örtmüş perdeler. yağmur yağıyor ağaçlar titrerken içim masum düşünceler içim üzeri yaprak örtülmüş bir çinko fakat kulaklarım bu sesi çok seviyor bu tınıyı seçiyorum ölüler ölüler yakında cenazemden sisler yükseliyor kaynıyor toprağın altı ışıldıyor şafak gün doğuyor periler gün doğuyor bir çift anahtar ile ahşap kapıyı açıyorum havlasın itler insanlar koysun adını kurbanlar kesilsin bitsin Hüseyin’in matemi şimdi ayrılık vakti çekiçle vurulmuş gibi tortusu yalnızlığın karası yazgımın yazgısının yarası arslanın hançer almış gövdesinin hiç arslanlar düşermi gün doğana kadar arslanlar tefekkürde periler sendeliyor düşsünler yeryüzüne çünkü sular yükselir bineriz kayık niyetine talan,çamur,şahadet moğollar geliyor moğollar tehdikkar ve sakalın eriyor son kahkaha sarmaşık ve çelikten kılıç asa ve sırdaşlık arslan,periler ve kılıç tevazu ve hüzün suç ve ceza,işkence ve azap düşmüş kırılmış bütün iskeleti düşmüş kırılmış düşmüş yeşilmiş ve gülen gözler çam ormanı ve oksijen derin nefes sıcaklık dostluk zölem sevgi deprem kan can kokusu dumanı üzerimizdeki pidenin şükürler olsun bu gemi senin gemin |