Adı Olmasın
böyle bakan yalnız sen değilsin ki bana
göremediğin zamanlarda hiç kızmadım sana zaten kavramına tersti İçtekini göstermezdi hiçbir ayna delirmeyi özledim eskisi gibi belki de delmeyi kevgire dönmüş kalpler bırakmayı ardımdan ama yok heyecanım sayrıyım yine acısını çekiyorum inanmanın yaratamıyorsa bir kadın ilk önce kendi kemiğinden kendini olamıyor ne yazık ki hiçbir adamın eti seviştim, bitti kalkıp giderken bir yataktan baktılar hep ardımdan şiirler yazdılar bilhassa saçlarım ve kalçalarım için yanıldılar yanıldılar yanıldılar maddenin ruhunu anlamadılar dokunduklarında aslıma dönerim sandılar güvercin besleyebileceğim bir terasım yoktu belki de bu yüzden göğsüme hep kuşlar kondu anlamadılar Kusuri anlamadılar aslım kendi cıvıltısında sıcak bir göç yoluydu hiçbir şey kokusuz ve korkusuzdur Kusuri belki biraz tuz, buz gibi varlık gerildiğinde acı kopuyor içimizden her seferinde sabah sekiz akşam yedi böyle böyle tüketirken kendini olgunlaşacak kadar güneş görmemişsin iyi ki sürekli gölgedeyse çözülür mü bir bedenin buzu ah o sağduyu kayıyorsa kadınlar adımlarken seni birazcık sen ısıt kendi kendini belki ben de dikerdim ruhunu annen gibi dik dur derdim dik dur bilhassa tanrının karşısında ve kendi cennetini kendin kur lakin sevdim ben hep sökükleri saçı sakalı, akı karası birbirine karışmış o malum tipleri ve korkarım ki kendi cehennemimi neyse Kusuri sen yine öyle bil beni jir-mç |
biraz susmalıyım dedim.
Acısını çekiyor kendi içine insan,
okundukça şiirin sözcükleri.
Hele bazı satırları okurken , kendi ruhunu söndürüp bedenine bakıyor insan.
ne iyi dedim okuyunca,
kuşların içimize sızması!
Bir tuz denizindeyiz ve
Bir buz denizin yalayışlarıyla acı gerçekten kopar mı bizden?
Açtım gözeneklerimi ,
düşündüm, biraz gam getirdi.
Sanırım olgunlaşmadan okumamalı bu satırları.
iyice artsın zamanın sökükleri, kadim yaradır!
Ruhun cehenneme direnişidir, öyle bilinsin...