Tut TutabilirsenDalgalar büküldü, sular eğildi, Karanlık denizden ay geldi geçti. Belki de hayaldi, gerçek değildi, Dörtnala bir deli tay geldi geçti. Baharı görmeden, bu kadar erken, Nasıl çöktü hazan, bin yıl var derken? Gözüm, kapağında hile ararken. Kaşımın üstünden fay geldi geçti. Yokluğun nabzına, varlıkta dokun, Arası bir nefes var ile “yok”un. Gerinip attığı bir kırık okun. Arkasından kambur yay geldi geçti. Yaması hayaldi, yırtık türabın, Gölgesinde kaldı gerçek, serabın. Kuşa yol vermeyen şehri harabın, Tam orta yerinden ray geldi geçti. Gördüm; önü güneş, arkası kardı, Bir günde bir oldu, önüyle ardı. Önce pırıl pırıl akan pınardı. Sonra boz bulanık çay geldi geçti. Her şey zamanında, zaman zamansız. Zaman; “an” yumağı, “an”ında ansız. Zaman; kızıl doğan, uçtu amansız. Söğüt gölgesinden hay geldi geçti. Sardığım çileydi, bitti yumağım, Aklımın dibini gördü dimağım. Dünyanın zehrini tattı damağım. Dil dudak arası vay geldi geçti. Kendimi bulmaktı bir tek muradım, Kendimden ırakta beni aradım, Boşluğa takıldı attığım adım, Sağımdan solumdan say geldi geçti. Fani soyadımmış, beşer öz adım. Gölge gibi adım adım uzadım, En uzun gölgeyi saydım yüz adım, Ruhuma bir gölge pay geldi geçti, Ömür adım adım zay geldi geçti. |
Kendimden ırakta beni aradım,
Boşluğa takıldı attığım adım,
Sağımdan solumdan say geldi geçti.
Fani soyadımmış, beşer öz adım.
Gölge gibi adım adım uzadım,
En uzun gölgeyi saydım yüz adım,
Ruhuma bir gölge pay geldi geçti,
Ömür adım adım zay geldi geçti.
Enfes bir eser okudum haz aldım okurken saygılarımla