mazmun özlemler kıyısının gülüsün selviharhayrettin taylan divan makamında çalınıyor isimsiz salınışın baki penceresinde açılıyor ufkun, sensiz gazellerime nabi oluyorum güller açılırken aşkımızda fuzuli oluyorum leyla çölünde sen yokken nedim kalıyorum laleler solarken hüzünlerinde şeyhim galip gelir, hüsnün aşka bilenirken itri’nin nameleri yanar ,yanık bağrımda dede efendi olur alınyazımın çalışını söylerim osman hamdi çizer yüreğimdeki kaplumbağa yürüyüşünü muhubbiliğim aşk meclisinde başlar ,sıhhat atlasında rengine bürünür yunus olup damla denizinde duruşum sevgiye ulak olur köroğluyum benden başka yar dağlarında gezersen abdal olup ali sevdalara zülfikar olur y’adım hafızın divanında oturur, bağrımın kayasında bülbül-i şeyda olurum ruhi alır, ruhunun terkiplerini sevda bendimin öncesinden şeyhi’m okur ,içsel mevsimin mesnevilerini bir ben yazılır, bir ben okunur mazmun özlemler kıyısında imgelere geçişi kutlar, içimdeki sevi bülbüller şiir olur ,sevda kalır ,birlik olur ölümsüz sevdan 2. özsuyunda özü yıkanan bekleyişin kalem ucu gibi emelim yazılıyorum kaderimden önce sana aydınlığını seren güzel gönlünün güneş gözü gibiyim başkent olmaya geldim alınyazının haritasında uzaklarımızın kemeri bağlanmış bağlanış köprülerinde yakınsak özlemler yürek yürüyüşünde bir günlerin sayfasında fecrin yansır bağrımda huzurun uygarlık kalıntısında son halin bulut sarılışımızın kültür arşivinde son sözlerin gökyüzü sevilişin şöleninde buldu beni benlik arınması gayrı sensizliğin kılıcından geçti vebalim yeniden gelmek gibi gelişiyor senli ülkem gelişmekte olan bir ülke gibi durma uzaklarımda büyük aşkların kentiyim, modern bir devlet gibi sar beni artık, aşka doğumlar öğreten içsel sancıların anasısın artık, tutkulara y’eller ısmarlayan sevda yelisin esintilerinle sevi sofraları kurdum oksijeninle yokluğunun tokluğunu alıntıladı özlemlerimin uzun metinleri vuslatın eriyim, ordu sen, orada sen 3… uyanışın kirli filtrelerini sunar alınç huzur gizil sandığın güven tepelerimdeki cevizden damlaların bile boyasını silmez bu sandığını, ya da sandığını varoluş okyanusunu okur gözyaşların diriliş toprağıma ekilir sevda filizin ürküntüleri yok eder kavruk umutsuzluk çirkin emellerin azotu biter,meşk meclisinde bitkin yarınları yamalar hidrojen nefes nefese kalır nefsim biyolojik istemlerin tablosunda çetelisini çizer yanışmak çizgilerin beliriyor arzunun k’alem ucunda kızıl demin, anı mayalanıyor yaşanırlığın yaşlarına şeytanın yamalı bohçasını taşıyan egoların tuzağına düşmeden yanmak şartın kafiyesi gibi uyumludur helalimize hurilere ders verişini sevdim, adem’in benken cennetimden berrak yarınların sundum bilesin |
okunası
ama yazının uzun oluşu
korkutuyor gözümü
benden kaynaklı elbette
ama paylaşayım dedim fikrimi
tebriklerim kalbi
selam ile