ŞÂİR-İ RESSÂM
Kalbinde katliamın cefa kürdanı suskun,
Özgürlüğün sesini çizmekten âciz gibi. Parmakları renklerden bugün kesilmiş sükûn; El değmemiş bir kıza şehvet-i tâciz gibi. Bulanık bir gecenin kulaklarından sağır, Ellerinde katili saklıyordu gizlice. Yalnızlığın çirkefi uykusuz onda ağır; Ondandır musallata kırgın düştü delice. Yüreği nezarette en uhrevi karakol, Pahasına hayatın diplerinde merdiven. Siyahta beyaz gibi düşüncesiz ayık ol; Gölgesinde kaybolur onu aşikâr seven. Mızrağı hançer gibi âşıkane alevin, Aşkın cadaloz tenli kederlerin çırağı. Resimlerde rahata uyuyan hancı devin; Renginde hayat bulur kol düğmesi yaprağı. Kokuyordu noksansız bencilce kahkahalar, Ömrünün renksiz geçen en karanlık fırçası. Onu yürek törpüsü dişleyen ölüm anlar; Parlak bir gezegenin resmî sanat parçası. Boynundaki korkusuz mülkün zincir sorgusu, Uçuşmakta iblisin kara kış bedeninde. Köleliğin sımsıkı künyesine vurgusu; Bağlı kaldı ebedi utangacın teninde. Bayatlamaya mahkûm çatlak omlet tavanı, Savrulurdu anbean serüvensiz bibloya. İhtiyarın yılışık sarmaşıklar savanı; Nakış nakış işlendi gözünde badem oya. Efendi marifeti tutsak nûr-ı manzara, Aynasında raks eder ressamın avukatı. Lanetli balkonlarda gelinir mi nazara? Müvekkilin kadife, pelerinli tokatı. Ney sesine teşbihen resmin avaz sesini, İnletirdi şen gibi yed-i beyzâ âsâmı. Avucuna çizince kâbusun gecesini; Kanlı fırçada öldü Kayıp Renkler Ressâmı… |