KENDİN GİBİ IV
Tabiatın güneşe düşen gölgesi kadar,
İşlenmeli yüzünde kara kalem çiçekler. Büyüyüp saçlarında bir su misali akar; Tonlamalı ahenkte kemirgenli gerçekler. Ölüm şarkılarının hıçkırık senfonisi, Durmaksızın ses verir ölü ödünç ruhlara. Bir annenin misk kokan bebeğine ninnisi; Siren sesinden öte can verir bir bahara. Kayıpsız büyük telaş velveleli ölümün, Yanıp sönen lambası kalabalık renklere. İçinde kin saklayan mum sevgisi gönlümün; Sağır renginden güzel imlası bozuk dere. Kan içici çığlıklar terennümü sarkıtsın, Simasından süslensin sevgi yüklü güzelin. Çıldırmışlık hissini delirerek akıtsın; Kendi kalıplarından sıyrılan bir gazelin. Istırabı öksürür soğuğun iç yangını, Sanırsın kaşlarından ufku dökmüş işkence. Korkusundan sâyeye nefret kusan baygını; Yakamoz damarından tutuklamalı bence. Gözlerinin zehrinden nem oranları yüksek, Tüketilen mazinin kara kalemi kadar. İhtimal kaçağının gazabına biz düşsek; Umduğumuz tahayyül, hayal âlemi kadar… sâye: gölge |