Kan revan ikilem...
karanlıktı yana yakıla aradığım bilinmezlik
vicdan iş başındaydı dur yapma dercesine elimi yüreğimi uzattığım her ıssızlıkta bin yıllık hüzün, bir sürü acı çıktı ah gözümün nuru neydi bu? ruhumun hikayelerinde kaybettim ana soluklarımı çocukken çaldığım erikleri yollarıma taş olup hayatımı işgal ettiler dallarını ayak uçlarıma serdiğim dallar bile mezar hazırlığı yapmakta sanırım ne acayiptir yusuf yüzlüler zebani kılığında arzı endam etmekte hep ayrılıklar hep ağıtlar üretti benim yürüyüşlerim oysa anka kuşunu küllerinde gelmişti özgürlüğün mihnetsiz duruşu bilirim ki marifet düşünmek yazmak değilmiş acıyan yanlarımızı iyileştirmek ne ihanetler gördük darağacının ilmeğinde evlat acısı gibi koydu ana yüreklerimize sırlarımızı verdikte ayyuka çıktı hal bilmezin çepkeninde bizden önce geçti gitti, ufuktaki siyah yarınlarına reyhan kadardı yüreklerimizdeki taze cesetler tarla kuşları gözlerini kapatmıştı görmezler artık ceset harmanını kalplerinde sırlı ayna hepten kırılmıştı yüzleri yarımdı utanmazlığına çocuklar karşılamakta yolun sonunda alacakları çoktu veresiye yazsalar da öfkeleri sıratda yalınsız beklemekteydi ellerindeydi mezar tutanaklarının kaydı marifet değildi kendimi ele verdim esrik gülüşlü çocuk cesetlerinin varlığına hala anlam veremediğim bu ikilem neydi vicdan yaralanmıştı... son kanamaların üstünü kapatıyordu toprak kokulu ellerim... bu son olsun diyordu gök yıldızları usulca örtün üstümü. ortalık kan revan, ________________ yıldönümünü yaşarken... Sermin Çınar/İzmir şiirime nefes olan Deniz Pınar (bay poesie) yüreğine sağlık... |