// Çekincesiz bir ölümlü
Otoriter hazzın despot avuçlarına
Teslim etmeye görsün günah kapısı anahtarını;
Üç kurnalı cehennem hamamının
Kavuran göbek taşında
O an keselenip itina ile temizlenecektir
Lanetlenmiş ruhundaki zevk kalıntıları
İğdiş edilmiş ehil tellaklarca…//



::


Hayallerimizin sapkınlıklarına mahal
Büyülü ve üst düzey korunaklı o muhteşem şatoları
Mutlak en ücra köşelerine inşa ettik dünyalarımızın
Tadabildiğimiz tüm yasak hazların puslu semaları
Bu yüzden isyankar çığlıkları ile doldu
Özgürlüklerine düşkün Gri Kuzgunların

Barok hissiyatlarımızın
Tahmini mümkünsüz her azgın teslimiyetinde
Çöl sıcağı soluksuzluğuna tek sorumlu
Midilli uzosu ile söndürdük
Kösnünün acımasızca kundakladığı göğüslerimizi

Ve her gece
İsterik misafirperverliklerimiz aymazında
Coşkuyla buyur ettik çift kişilik yataklarımıza
Kırk haramilerin kırkını da birden

::

“Aslı gibidir” kaşeli kopya ruhlarımız
Ustaca siliverdi
Var oluş sebepleri ıslak imza hakikilerini!

-Ruh kopyası da neymiş?
Sorusu her yöneltilişinde ise alçak cisimlerimize
Aynalardaki suretlerimize tükürerek cevap verdi
Dilli düdük kükürt kokulu ağızlarımız


Yazık edildi… Hem de çok yazık!

Koca bir hiç uğruna üç t/araftan da
Seyirci kalınınca dikenli tellerle çevrilmesine
Bereketli mahrem tarlalarımızın
O dikenli tellere takılıp kuruyuverdi
Zürriyetsiz bir güneşin tüketen sıcağında
Tohumları topraklarımıza bereket
Yüce kösnünün tükenmez zannedilen iktidarı…


-Not-

Ahlaksız yaftalı ölümsüz bir misyoner
Asırlardır hiç yılmadan okuyorken
Göl manzaralı hücresinden yasaklı ilahileri
Yedikule Zindanlarının o en gizli dehlizlerinde
Toplu zevklerin sapkın sefahatlerini
Nesilden nesile alçakça sürdürüyor
Soylu İstanbul Lağım Fareleri…

(Yıldıray Kızıltan)