mündemiç
ne zaman sızım bitti
ilaç oldu sözlerin yağmura söz vermiştik inat yoktu dua vardı kamburu çıkmış günlerin ikindi vakitleriydik vakti saati gelmeyen beklentilerin süt anasıydık “sat anasını dünyanın” çocuklarımızı emziriyorduk. en kötü zikirlerdi şarkılarımız beddualarımız kahkahalarımızdı sigaramızla geçmişi yakıp ölebiliyorduk mezarlıklarda kahramanları ölülerden seçip elimizdeki çiçek değil anlamdı. güllerin rengi çok gelmişti çok bilen talihe bu işte bir hile var biline “bütün meyhanelerini dolaşıp istanbu’lun kadehlerdek izlerden” kader/keder yapma mevsimi bitmişti. kendimizi bulamıyorduk içimizdeki cevher bilinse silinse pas işıldasa işınlansa ne gerek gerine gerine gerileyerek gererek bakmıyordu bu söze gelene öğretecekleri olanlar son sözü söyleyen olmak için önsözde ezberleniyordu roller klişelerden bozmaydı ilişkiler kaşesi yapılmıştı ayrılığın ibrahim köksal 21 kasım 2012/bakırköy |