Kasım Esintileri
Kasım rüzgârları keskin bıçak gibi
Keserken solgun tenimi, Nerdesin ruhumun şehir kaçkını? Yokluğun çığ gibi devrilirken üzerime, Gözlerinin sıcaklığıyla tahta tutunuyorum; Ve aşk uygarlığının yıkılmaması için Sevginin çelik zırhını kuşanarak, Her fırtınaya göğüs geriyorum. Özgürlüğü düşleyen mahkûmlar gibiyim, Düşlerimin salıncaklarında umutlar sallanır. Hangi yollar sana çıkar, Hangi ırmaklar sana akar? Güneşlerin ışık çaldığı gözlerine, Söyle, söyle benden başka kim bakar; Ateşinde asırlarca kendini yakar? Şarkılar avutmaz beni, Besteler hep yarım kalmış. Kasımpatıları dökülür cumbalardan, Kelimelerim titrektir lambalardan. Kırağı düşen taş kaldırımlarda, Yorgun bir çınar gibi bekliyorum. Kar yangını yüreğimle üşümüyorum. Üşüsem, dağlarda ceylanlar donacak, Çakallar üşüşüp, başına konacak. Uzak iki nehir gibi birleşemedik, Saklı iki şehir gibi buluşamadık. Gel, gel de yıkılmasın aşkın son kalesi! Buz kristallerini erit gül gamzelerinde. Ölümsüz efsanelerimin kırgın lâlesi! Kör testereyle daha fazla kesme, Baharda sürgün verecek dallarımı! Kasım rüzgârları gibi soğuk esme, Haber güvercinleriyle gönder selamını! 16.11.2012 Muhittin Alaca |