İçimdeki kemik sesleri...
İçimdeki kemik sesleri...
Aidiyetini yitirmiş sahketar cümlelerin pandorası gibi derin kesiklerin yama tutmadıgı vucudumun akrostiş şiirleridir göz terlerim Ve şimdilerde yagmurlara hapsedıyorum aklımı kagıttan gemıler yapıp içine iliştiriyorum cesed kokan çocukluk hatıralarımı musalla sessizlıgınde agır agır kaybolurken uzaklara Ben ise kendimi arıyorum hastane odalarında. Kim caldımıştıkı elimden gelecegimi, k,m södürmüştü dünyanın ışıklarını yok yok ben karanlıktan korkam anne bilirisn yüregimde bir inşirah yankılanır yusuf sabrıyla ayaklarımı kanatırcasına koşar gelirim sana durdum.. saat fırtınalı yalnızlıgı gösterirken nefesim hapsetti bedenimi bir yıldız kaydı mor serce en hicazkar makandan ötmeye başladı lakin kimseler görmezdi mor serçenin kanatları altındaki sızlayan yarayı. görmedilerde yada görmezden gelip en yakınköşe başında dönüp gittiler rastgele diye denize atılan oltanın rast gelmeyen balıkları gibiydim vurgun yedim denizi’ne düştüm yılana sarıldım bir türlü denkleştiremeştim umut harclıklarını senyine mi gittin yetim bıraktın ellerimi anne kalbim cırılcıplak kaldı ulu orta karaya vurmuş aciz kelimelerim içimde bilindik kemik sesleri bir atmosfer boyu yol aldım gökyüzünü yorgan yapıp sarıp sarmaladım bir deniz mil’i agladım sustum bir ahh’ım hüznünde kemik seslerının ıcınde ebediyete gömüldüm anne ... kırık/k’alem İbrahim Yılmaz |
Beğeni ile okudum haz aldım
Selamlar kalemin daim olsun...