Bir veda havası var gençligimi yitirdigim sokak aralarında...
Bir veda havası var gençligimi yitirdigim sokak aralarında
Yalnızlığımı döküyorum gözlerimden. Dilimde annemden kalma küflenmiş nasihatlar,fırtınalar kopuyor solum’da. Ve ben öksüz kalmış yağmur tanesi gibiyim saclarına düş’meye yasaklı. Islah edilmemiş feryadlar bıraktın avuç dolusu, gözümü kırpmadan can havliyle yalın ayak koştum karanlık gecelerin ruhsuz kalabalıklarına inat, yoruldum arasıra sonra bir sokak lambasının aldında azad ettim düş’lerimi. Bir parça daha fire verdim hayattan sen yine durmadın gittin... Oysa güneş avuçlarımın içine dogmaz artık. Eylül yaprakları dökülüp hüznünü yerleştiriyor kalbimin odalarına, Ben ise sığıntı oluyorum öz yurdumda sığmıyorum kabıma, yudum yudum şiir içiyorum aç karnına zılgıtlar yiyorum acınası yanlarıma yarınsızlııgıma , yarsızlıgıma çocuksu hayalperestligime inat kirpiklerime yıldızların gölgesi düşüyor arasıra üşüyorum birazda tedirginim büyümekten Bugulanmış gözlügümün arkasında usulca suskunluğumu resmediyorum görmüyorsun içimden diyorum bazen yükle cadırı sırtına sonra kur cehennemin ortasına sür namlunun uçuna sana dair hikayenin daya alnına tereddüt etmeden öldür düşlerimizi sen yinede aldırma bu kadar pervasız laflar ettiğime kelimelerin sahtekarlıgı ile avutuyorum kendimi yoksa bilirsin dayanamam kırık/k’alem İbrahim Yılmaz |