Diri'lerden korktuğum kadar ölülerden korkmuyorum da artık.!
Erken yaşadığım ne varsa yitirdiğim bu hayatta,
susmaktan yorulduğum akreple yelkovanın seviştiği, cinnet kokan gece yarılarımda yarım kalıyorum... Ve biliyormusun; diri’lerden korktuğum kadar ölülerden korkmuyorum da artık.! Ölü mezarında yaşadıklarının hesabında, Ya diri’ler ??? Utansın yaralarıma ahmakca bastıran dost bilinen, Utansın yüze gülen, Utansın sırtta bir hancer daha saplayan, Utansın düştügüm yerden el uzatması gerekirken, bir çelme daha ayaklarıma takan... İçimde öldürülecek bir anı dahi bulamıyorum, içimin mavi gözlü çocuğu kanıyor, varmı gören, duyan , bilen, nicedir hali/m... Kime el uzattıysam kırıldı bileklerimden, Kime can dediysem can’ımı yakmak için düşüşümü izledi... Sancagımdan yaralandım, tamamlanmayan bir yarım’ım... Mayınlar döşenmiş sevda ya açılan yollarıma, kelepçeler vurulmuş uzatamadığım kollarıma, cümlelerim artık insanları taşımaktan yorgun düştü... Yaralarımı sarıp, acılarımı unutup özgürce mavilerde uçmayı deniyorum bir kuş olup, sapanlarıyla kanatlarımı kırıyorlar, vuruyorlar, düşüyorum... Kendi yollarıma kendi ellerimle mayınlar döşüyorum, gri bir kentte boynumdan geçiriyorum yağlı ilmeği, felç oluyor duygularım, kötürüm’üm... Tutmuyor ne ellerim, nede bileklerim... Avuçlarıma bırakılan onca ayrılık, yüreğimin dibinde kocaman bir sıyrık, akabinde gidenler, gelenler... Gelen gidenden ne kalmışsa el degiştirir misali, kaldığı yerden devam etme çabasında... Sözler aynı, sitemler keza, beklentiler söz birliği etmişcesine, bire bir... Ellerimin öksüz kalışlığından olsa gerek, hep bir el uzatma savaşı, kale’yi içten feth’etme gayreti... Oysa bilmezlerki; Öksüzlüğüm ellerimden çekileli yıllar oldu, tıpkı muharebe’den yenik düşen nefer ler misali... Eksik yanım’dan o kadar darp edildim ki, inanç/sızım... Neyi denemişsem tamamlamak adına, eksiliyorum... Dizlerimden yıkılıyorum omuzlarıma değin, yerle bir’im... Yıkık, dökük, darmaduman... Ve artık dilimede hükmüm kalmadı,tıpkı el’im... Ne zaman canımı can bilip, can verdiklerim düşünce aklıma, acılarım dilime baskı’da... Dilim kendime hükmetmekte... Elimde kalem, dilim sövmelerde... Canımı ne kadar acıtan , kıran, üzen , aldatan varsa... Soyundan sopuna dek...! Bana en büyük tehdit, beni herşeyden fazla değerlendirecek, sevecek, sayacak, kurtuluşum olmayı kendine görev edinecek bir insan evladının, karşıma çıkması oluyor... Cümlelerimi sürüyorum namluma, kendimi arıyorum satır aralarında... Asla yitirmediğim, kazanamadıklarımla... Küsüşlerim barışa meyilli, hani gel dese, dizlerimi yerden toparlayıp koşmayı denemek isterdim... Kan izlerim yağmurla karışık yağardı şehrim İstanbul’uma... Zamandan seyyahlık dilenip, teninde son kez dolaşmak adına... Olmuyor... Asıyorum dünden önce, yarından sonra, Adına yazıp çizdiğim ne var yoksa artık... Ve ıslanmıyorum da yağmurlarında gözyağışlarımın... |