HAYATA DAİR
Cehennem sıcağı aşkların özlemiydi,
Yüreğimizi ayakta tutan. Ödünç verilmişti ömürler. Kıyısından toplayabildiğimiz, Korunmasız kalmış düşlerimizdi… Çocuktuk doğruyu yaşarken, Tutunamamıştık dallarına. Ya da kendimizi bildiğimizde, Yasaklıydık kıyılara... En çok annemizi mi sevmiştik? Yoksa Karşılıksız sevilmişliğimizi... Sevmediğimiz şehirlerde, Gölgeden dostlar edindik. Ne simidin sıcağını bölüşebildik, Ne şarabın sarhoşluğunu... Çekinmiştik. Maskesiz saatlerde tamı tamına biz, Dürüst olmak isterken, sahteydik. Oysa sapına kadar insan, sapına kadar dost, Sapına kadar âşık olmaktı niyetimiz. Kimliklerimizi ne vakit yitirdik? Bilemedik... Yorgunduk, Kanamazdık ne mevsime, Ne kirazın her bahar tekrarlanan gülüşüne. ’Bitişler başlangıçtı’ Duymuştuk bir yerlerden. Teselli arayana belki de düşürüp uzağımıza Türkü tadında söylemiştik. Dergi sayfalarında ki yüzlerde arayıp gülmeyi, Kameraya poz verirken yarendik. Tozsuz sahil kasabalarının iyotlu dinginliğinde, Samimi akşamüstleriydi içimize sızan. Gel-gitlerdik! Kayıp ruhumuz, Geçmişinden kopup gelen Mavi gözlü çocuk değildik. Küçüktü yüreklerimiz. Kirli, beyaz martıların çığlıklarında Hüzünlenip, titredik. Aslında Martıları da, yaşamı da çok sevmiştik. Seyrederken yakamozun aya nazını Gölgesiz söğütler gölgesinde Bazen iki, bazen bir kişi, Kederliydik... Benliğimizin ilkel kıvrımlarında kilitli Miras neydi? Havva anadan beri, Saklanır aklın kuytusunda... Cevapsız, kelimesiz Adlandıramadığımız o yerde Epeyce geveze, Kendimizden sürgün, amaçsızlığa terliydik. Hazır değildik vedalara . Gideceğimizi, gidenlerin ardından Sezdik ansızın! Korktuk gelen, gelecek tüm ayrılıklardan, Karanlığımıza sindik. Güneş geçer gözlerimizden, kamaşırdı günler. Biz, bitimsiz güzelliklerin çocuksuluğunda, Tükenişi oynayan ihtiyar öykülerdik. Yine de, Yine de yaşamayı, ölümüne sevdik. Saadet YILDIRIM ÜNAL |