.....SoNgerdanımıza düştü galaksinin lav olmuş ateşi o yüzden kırık üstüne bastığımız kuru toprak sabahın sancılı dişlerinde tutunur cılız bir ot köklerine asılı günebakan çiçeklerinde üşüdü mevsim mühür vurdu kadının yüzüne her sokağında son bahar başında külahı burnunda hokka takılı kocaman bir ay son biletimi de kullandım, geçiş yasaklı bariyere takıldım yine galle kuyusunda mıhlandı topuğundan kesik başlı aziz-(e) hicaz-i takılıyor akşamcı yarasalar gözleri mahmur-i sen yoklaması çekiyor kuşluk vakti gün zemheriye bir adım gebe üstümde kurşun ağırlığı devrik şiirler yuvarlanıyor şarampole sollayıp göç ediyor dağılan parçalarımı misafir leylekler notanın es durağında susuyor son/nefesim hangi raylar taşıyacak bedenimi gözlerinin cennet ülkesine -içinden güneş geçti bedenimizin yeniden doğuyoruz- yedi arşa bölündü kelimeler her katmanında matriks hesabı kareköküne ekliğimiz şiir çiçekleri boy verdi usul usul kesme işaretsiz levhalar astık geçtiğimiz sapak yollara aşk savaşçılarına pankart açtık kara gözlerini oydu kartallar gölgesiz iklimlerde suladık yoğun maviyi soldurmadan hırsından çatladı Nostradamus kehaneti ve biz yeniden gecenin saçlarını taradık son yıldızlardan asi-mavi Öklid bağıntısında kenetlendi ellerimiz gözesinden fışkıran şırıl şırıl çağlayan iki ırmağın mutlu senfonisi umut kuşlarımız kanat çırpar mor karanfilin taç yaprağında yeşil çimenlere serip yüreğimizin demli aşk ziyafetine bağdaş kurup ve kırıyoruz geçmişin aysberglerinden ayak izine değen tüm kuruntuları dar kalıplara sığdıramadığımız sevginin yakasından söküp saçlarından topuklarına değen biz ruhuna büründüğümüz cennet ateşinde yanıyoruz son kefenimizi giyerken Ümmü AŞCI (ÜMA) |
Çok teşekkür ederim şairine okuma fırsatı tanıdığı için...
Saygımla...