veda.işgal şehri kapat ışıkları altın boynuz görmeden haliç örtündü bile dolmabahçe süslü sohbetlerin keyfi hanesi on üç kasım 1918 defterin kilidi açılıyor yine eylül sarısı kaçmış sayfalara kağıttan evler diziyorum beylerbeyine penceremin güpürü saçlarımdan akıyor boğaza bir ses en ufak cümlene muhtacım buğday tenini özlüyorum şafak uğultusunda gelsen sürsen buseni yasaklı geceye kopar kıyamet ingiliz rıhtımında uzadı gözlerim aynı sevişmeler gibi camilerin minaresi faytonların tekerinde çekiyorum sabrı mehmet peçemi aç gökyüzü ikiye bölünüyor işgal acı işgal tuzluyor sancımı karaköye köprüsüne çıkamıyorum artık tedavülden kalktı sanki men edildi ızgaralık uskumru taba renkli suretlar zorluyor ürkek adımlarımı korkuyor denizin şahitleri postal seslerinden son nameni okuyorum mum loşluğunda biliyorum özgürlük için ayrıldık avcun ıslak yatağım gibi el yazından belli kaç savaş eleğimizden geçti kaç kez boşaldık yıldızlara yoksul masamızda bir bardak boza yeterdi doymaya leblebi merhemdi midemize unutma vefa mayasını kaytan beyfendi kapıyı ayarladım dokuna duvarın gukuklu hatunu nöbette mesela kasımpatı ektim saksıların cephesine o gün takvimin esareti bitip bakımsız istanbul kokunda esecek mürekkep kuruyor hokkası fişlendi şimdi koyu mavi harfler yerine siyah özneler işgalci... lamour |
Bütün yönlere ucan Hazerfen
göc...
kus kolonisi Siir
yürekten tebriklerimle