Yeter ki Çağır Beni
Ölmüş bir zamanın masallarında
Hatırladığım ışıklı kıyılar, Kaybolmuş tanrıların ayak izleri Afrodit tapınakları yıkılmış olsa da Şiir dünyasının tüm renkleri Orada Bekler beni Guruba karşı yay saçlarını Ve bekle beni, bahar çiçekleri gibi Tüm aydınlıklar ve maviler sende Göğsünde sevda pınarları Akşamın renkleri Coşkun bir yaşama sevinciyle Sabah müjdecisi gibi karşılar beni İçten çökmenin gürültüleri arasında Kızgın bir suçlama sesi kulaklarımda Yanağındaki gamzelere saklanmak isterim, Ne çok içimden geçer bilir misin? Uyumak ve yüz yıllarca uyanmamak Yoğun duygular kıskacında Dere yatağını dolduran karlar gibi Acımdan eririm damla damla Ey ay ışığı! Tüm maskelerimi çıkardım Çıkardım balodan kalan kıyafetleri Bana giysilerimi geri ver Karanlık ağaçlar, yeşil mantoları içinde Nefretle büzülürken Defnelerin gölgesine sakla beni Her şeyi arkamda bıraktım Sözlerim umutsuzluk taşımasın İnanacağım, Yaşadığım cehennemin, cennete dönüşeceğine Yeter ki çağır beni Bir sokak köpeğini okşarım bazen Karşılık veririm bir çocuğun gülümsemesine Bütün yalanları unuturum İnsanca bir yol çizerim kendime Hüzünlü gözlerle bakma yüzüme yeter ki Ağır aksak kelimelerim dökülecek dilimden Cümlelerim topallayacak Gel de, çağır beni Hazırladım bavulumu Taze umutlar koydum içine Unuttum düne ait ne varsa Anılar biriktirelim geçmişe inat Birlikte yaşayalım Dünü ve yarınları Ne olur gitme Şahdamarıma sakladım seni Gidersen parçalanır yüreğim Kanar ellerim Kaldıramam ayrılığı, yüküm ağır Susma Kelimelerim senin izlerin Nereye gittiğini bulamazsam Kırılır kalemim Öksüz kalır şiirlerim Gel de, çağır beni ne olur Çağır ki Bir başka kor olsun içimizdeki har Çağır ki Bir başka tat karışsın özlem türkülerimize Bir başka sarsın şarkılar bizi Beni sev Beni çok sev Sensiz bırakmayı siliver defterinden… |