BİR KADIN, BİR ADAM
1.
Bir yaprağın hafifliğinde Ve bir zeytin dalı inceliğinde, Güzel yüzü Tanrıça suretinde Gülüşü tatlı bir buse sadeliğinde Bir kadın... Henüz otuzunda, eli beyaz kirli sakalında Saçı beyazlamış, düşünen adam modunda, Mavi bakışı heybetli bir kral kıvamında Biraz kabadayı az da kendi tarzında Bir adam... Kadın kendisiyle hararetli bir kavgada, Adam biraz ötede denize dalıp gitmekte... Kadının üstü başı düzgün ve bayağı havalı, Adam klasik giyimli, pantolonu hafif yamalı... Kadın bir sigara eşliğinde sürekli/nedenli ağlamakta, Adam bir sigara eşliğinde çaresizlikten ağlamakta.. Kadın gözyaşlarını peçeteye, peçeteyi denize atmakta, Adam yediremiyor kendine gözyaşlarını içine akıtmakta... Kadının yüzünde kendine güvenin ifadesi, Adamın yüzünde yenilginin ağır endişesi... Kadın biraz ağlamakla kapattı defteri, Yüzü gülüyor, yürüyüşü başlangıç seferi... Adam halen bakıyor dik dik denize Ve belli küstürmüşler onu herkese. 2. Kadın gülücükler dağıtıyor geceleri kalabalıklara barlarda, Adam yüzüne iliştirdiği hüzünle o bankta oturmakta... Kadın her gece bir başka güzel ve kararlılıkla farklı Adam her gece daha hüzünlü ve hep buralı... Kadın yüzünde bir maskeyle dolaşıyor her gece, Adam beyaz sakalıyla dolaşıyor hep, gündüz-gece... Kadın geceleri çalışıyor belli, çok para kazanıyor Adam bir inşaatta çalışıyor, aldığını biraya veriyor... Kadın aynı gece de birkaç yere girip girip, çıkıyor Adam arada bir tekel bayiden bira alıp geliyor... Kadın her gece aynı saatte aynı yere çıkıp geliyor, Adam her gece aynı saatte son birasını tüketiyor... Kadın gene ağlıyor gözyaşlarını peçeteye akıtıyor Ve yüzüne gülücükler iliştirip bir süre sonra ayrılıyor... Adam aynı yerde bekliyor, deryaya dalıp gidiyor Ve elini beyaz sakalına iliştirip oracıkta oturuyor... 3. Bir kadın... Bir patiska kalıbına sıkıştırılmış kalbi, İlmek ilmek işlenmiş.. Henüz üç yaşında yetim kalmış Hiç okumamış, okuyamamış. Ondört yaşında verilmiş kocaya, Onyedi yaşında dul kalmış, İstanbul’da. Onu hatırlayanlar, doğduğu kasabanın Eski delikanlıları, şimdinin nefes alanları. Anımsadıklarıysa, Güzelliği, sadece güzelliği... Para kazanmak için güzelliğini kullanmış Elde var olan sermaye onda bu kadarmış... Son on yılını barlarda tanıştıklarıyla, Vizite fiyatına, anlaşmalı otelin 103 numaralı Odasında geçirmiş. Bir kadın... Hayata başlarken yalnız kalmış, Çürük, ahşap basamakları çıkarken yarı yolda Bırakılmış... Hayatı ellerinden kayıp giden bir kadın O günden sonra hayat kadını olarak anılmış! Bir adam... Bulgaristan’da bir sahil kasabasında doğmuş Annesini tanıyamamış, babası hiç olmamış, Varna’da bir karakolun kapısında bulunmuş... Onüç yaşına kadar yetiştirme yurdunda Kimliksiz ve kimsesizlerin arasında kalmış! Sonra kaçmış, inşaatta çalışmış yıllarca Dövmüşler onu, ana avrat düz gitmişler... Onun tek derdi annesini bulmak, aramak olmuş. İstanbul’da demişler varmış İstanbul’a gelmiş... Bir adam... Beş yıl İstanbul’u dolanmış, İnşaatlarda amelelik yapıp, parayı biraya yatırmış Ve o biraları hep aynı yerde, aynı bankta Tüketmiş... Kadın yüzündeki mutluluk maskesinden sıkılmış, Adam annesini aramaktan caymış, usanmış... Kadın son kez aynı yere aynı saatte gelmiş, Adam son kez aynı yerde son birasını bitirmiş... Kadın son kez gözyaşlarını peçeteye akıtmış, Adam ilk kez gözyaşlarını saklamadan ağlamış... Kadın bıraktığı oğluna kavuşma umuduyla Ve o muhteşem güzelliğine iliştirdiği gülüşüyle, Tek kurşunla kendisini ölüme, ölüsünü denize Bağışlamış... Adam aradığını bulamamanın acımtırak kederiyle Ve annesine kavuşmanın büyük beklentisiyle, Tek kurşunla kendisini ölüme, ölüsünü denize Bağışlamış... Kadın aynı yerde intiharı seçtiğinde, Adam henüz on yaşındaymış... Adam aynı yerde intiharı seçtiğinde Kadın öleli yirmi yıl olmuş... |
kutlarım
Hürmetle