YAŞAMAK HALİ
Ufku geniş düşüncelerin ağında kaybolmuşluğum,
Güne sığdırdığım gerçekler, gecede yalnızlığım Daraltılmış kavramlar misali ucuzlamışlığım Hayata katma değer bir de sen Yani sensizliğimde var olan senliliğim... Acınası veryansın sür hayatlar, ütopyalar Hastane koridorlarının sessiz sakinleri Yani sahipsiz ölülerin daimi ikametgahı morglar Ve sonra isimsiz bir mezarlığın belirsiz kabiri, Hepten yokolmuşluğun varoluşa yenilgisi, yani ben... Geçmişin yasakları ve geleceğin limitsiz acımasızlığı, Kaybolmuş aydınların aydınlanma serüvenleri, Kopup giden halatlardan sarkan ölü dağcılar Bilmem kaç metre yükseklikte yüzen akrobatlar Adrenalinin reel hali, hayatın en gerçeği, yani son... Basmakalıp kotaların anlık şehvetlerle yüzleşmesi Yürümeye çalışan zombilerden korkan aktörler Çalışırken oturmayı ve oturtmayı becerenler Çift yönlü bir aynanın arka yüzündeki görüntü, Şimdi ne yapacak diye beklenen sihirbaz, yani merak... Akıp giden suyun önüne konulan parmaklıklar Onlara takılan hayatın parçaları, yeninin eskileri Yani boş hayatlardan kurtulan işlek değerler, Çöplüğe gidecekler, kullanıldıktan sonra atılanlar Bunları bulamayanlar ve fazlası olanlar, yani insanlar... Doymaya çalışmaktan ziyade onu katmerleyen, Daralmış blue jeane sığmaya çalışan geniş popolar misali Yani büyüklerin küçükleri ezme isteği, tam timsali Kefene cep diktirme olanağı aramak çabası, yavan hali Evrene hüküm olmaz kuralının hepten ihlali, yani burjuvazi... Ciğeri beş para etmezlerin ciğerlerine servet verenler, Gülben kaç kişiyle evlenmiştir sorulu bilgi yarışmaları Küçültülmüş beyinlere kiralanan devasa beyinler, Cam ekranlara kilitlenmiş köylüler, orta direkler Barış’ı görünce bayılanlar, ölünce ağlayanlar, genç kızlar .........................................Yani televole hayatlar... Benim gördüklerim yaşamdaki gerçekler, Kimini hoşnut eder, kimini kötekler Maalesef böyle geldi yine böyle gider.. Yücedağ’ın sözü de elbet para eder, Umarım görür birgün, ölmezse eğer... Mehmet Yücedağ |