kül kullar-elif’i, lâm’ı öğrenemedim ama mim’i, iyi bildim- önümüzde boz, yoz bir yokuş küçümen eller, büyük adımlar ve inançlı bir inançla tırmanıyoruz gerçeğe geride kendi varlığını yadsıyıp tanrıcılık oynayanlar aşkı ve şehveti günah diye yazanlar ağızlarında buyurgan sesleri; hey siz yalnızca bir gün yaşar mayıs sinekleri! kim çoğullayabilir ki tekseslilikle yalnız kendi kalbine sağır bilinçli bir tekilliği kim kovmak ister soluk soluğa sevişirken yatak odasına giren bir azraili acıyı seviyoruz dedik ya ondandır ağızlarındaki bu karabiber ticareti zannederler ki biz hiç bilmeyiz gül şerbetini onlar ki hep göğe bakanlar sevgilim o göğde gökkuşağı arayanlar bilmezler pis bir yağ birikintisinin bile gökkuşağı oluşturabileceğini onlar evet onlar aynı tekerleğin dingiline bağlı olanlar başka bir yol yok boşlukta dönüp durmayı yol almak sananlar öldüremediklerini iğdişe bırakanlar biz koşarken soralım hadi onlara; biz mi attık ilk bombayı Irak’a biz mi icat ettik Filistin askısını, domuz bağını biz mi planladık Hocalı katliamını biz mi kurduk nükleer santralleri ya da biz mi sınıfta bıraktık Türkçe bilmediği için onlarca öğrenciyi söylesinler biz ne yaptık? inandık sevgilim imandık incire, karanfile, güle, laleye bir dünyanın severek ve sevilerek yaşanılabilir kılınabileceğine sen ki öfkemin merhameti sen ki göçmen gözlü bir yazgının mim’i söyle şimdi onlar görebilir mi bir göğün içini onlar ki şaşkınlıkla donmuş eklemleri bizim ateşimizle çözülecek onlar ki Narcissus’dan çaldıkları o ayna bizim gülüşümüzle çizilecek durma götür parmaklarını ağzına gür bir ıslık çal sevgilim duymasın onlar ve bir tek biz bilelim tek atlısı var bu mahşerin JİR-MÇ |
güzel şiir