YOKSUN
YOKSUN
Bir hazan akşamında seni sayıklıyor hüzünlerim Sana çıkıyor bütün düşlerim Sana koşuyor yüreğim Hayallerim düşüyor peşine Yoksun Ardımda sessiz ayak izlerin Sokaklarında feryat eden Sensizlik şarkılarım ağlıyor Hüzün çalıyor şimdi bütün akşamlar Yoksun Dudaklarımda senden kalan yaralı bir ezgi Dilim kuruyor notalarında Bitmiyor yokluğunun acıları Tükeniyor nefes almalarım Yoksun Leylasını kaybeden Mecnunum çöllerde Dinmiyor sonsuza uzanan çağrılarım Ulaşamıyor sana akan feryatlarım Kahreden yalnızlıklarda tükeniyor ömrüm Yoksun Yürüdüğümüz yollarda İsa’dan kalma çarmıhlara gerilmiş ruhum Mayınlar patlar rüyalarımda Kasırgalar böler yüreğimi tam ortadan Yoksun İsyanlarımı bastırıyorum yokluğuna kurşun sıkan Tüm yollarım yüreğinde tükeniyor Ufuklarında şehrin kayboluyor ümitlerim Kapanıyor bir şafak vakti ağır ağır gözlerim Yoksun Gölgeme bakıyor Ayak izlerine vurgun gözlerim Kaldırımlar gizler yürüyüşlerini Sen yokluklara karışmışsın evrenimde Yoksun Nerelere kayboldun böyle ansızın Hangi zamanlara sakladın kendini Neden bulamıyorum bunca ısrara Bunca yüzyıllara varan aramalara Yoksun Neredesin ey sevgili yoklukların çoğaldı Bursa sokakları daraldı Kapandı gideceğim tüm yollar Ömrüm artık sonuna dayandı Yoksun Yokluğun Uludağlar oldu gönlüme Gelmelerin gitmelere mi yöneldi Hüzün şarkımızın sözleri mızrak oldu bana Oysa sen saplasaydın bağrıma Belki savururdu beni Senin yaşadığın doyumsuz zamanlara Yoksun Ben eksilirken günbegün Sensiz bu tenha evrende Ne zor seni bulmak Ne güç sana ulaşmak Ne yana baksam Hangi yöne koşsam Yoksun sevgili Yoksun Yoksun işte Yoksun… 28.08.12 Faruk ANBARCIOĞLU |
Bir Bursa akşamında seni sayıklıyor hüzünlerim
Bütün düşlerim sana çıkıyor
Sana koşuyor yüreğim
Hayallerim düşüyor peşine
Yoksun
Arkamda sessiz ayak izlerin
Sokaklarında feryat eden
Sensizlik şarkılarım ağlıyor
Hüzün çalıyor şimdi bütün akşamlar
Yoksun
Dudaklarımda senden geriye kalan yaralı bir ezgi
Dilim kuruyor notalarında
Bitmiyor yokluğunun acıları
Tükeniyor nefes almalarım
Yoksun
Leylasını kaybeden Mecnunum çöllerde
Dinmiyor sonsuza uzanan çağrılarım
Ulaşmıyor sana akan feryatlarım
Kahreden yalnızlıklarda tükeniyor ömrüm
Yoksun
Yürüdüğümüz yollarda
İsa’dan kalma çarmıhlara gerilmiş ruhum
Mayınlar patlar rüyalarımda
Kasırgalar böler yüreğimi tam ortadan
Yoksun
İsyanlarımı bastırıyorum yokluğuna kurşun sıkan
Tüm yollarım virajlarda tükeniyor
Ufuklarında şehrin kayboluyor ümitlerim
Kapanıyor bir şafak vakti ağır ağır gözlerim
Yoksun
Gölgeme bakıyor
Ayak izlerine vurgun gözlerim
Kaldırımlar gizler yürüyüşlerini
Sen yokluklara karışmışsın evrenimde
Yoksun
Nerelere kayboldun böyle ansızın
Hangi zamanlara sakladın kendini
Neden bulamıyorum bunca ısrara
Yüzyıllara varan aramalara
Yoksun
Keskin susuşlar haykırır yokluğunu
Pervazlarında öksüz kalmış kuşlar
Hasretine yorgun uykusuzluklar
Kahır dolu düşlerinde seni sayıklar
Yoksun
Neredesin ey sevgili yoklukların çoğaldı
Bursa sokakları daraldı
Kapandı gideceğim caddeler
Ömrüm sonuna dayandı
Yoksun
Yokluğun Uludağlar oldu gönlüme
Gelmelerin gitmelere mi yöneldi
Hüzün şarkımızın sözleri mızrak oldu bana
Oysa sen saplasaydın bağrıma
Belki savururdu beni
Senin yaşadığın doyumsuz zamanlara
Ben eksilirken günbegünen
Sensiz bu tenha evrende
Sen yoksun
Yoksun...
Muhterem Üstadım..
Bazen rabbim insanları bir vesile ile müştedeklerde buluşturyor.Hamdı senalar olsun buluşturana..Şiiriniz beni çok etkiledi 1985 yıllarında gençliğimin en anlamlı günlerini geçirdiğim ve Aziz Şehir Bursaya götürdü.. Kendimi Yeşil çay bahçesinde şehrin ışıltılarını seyrederken hissettim,,her satırında adım adım yürüyüp mahvildeki büyük çınarın dibindeki çaybahçesinde buldum..Garipliğimden sığındığım Setbaşı Köprüsünün başındaki o küçük mesçitteki dualarda buldum..
Bursa insanı tamamlayan şehir..Amele zamanlarımın yorgunluğunu alan şehir..Ben hep oraya yağan yağmurun içinde çennetten bir damla düşünüyor bursada yağan sağnakta sırımsıklam ıslanıyordum..
Daha güzeli olan süpriz ise Arkadaşım Hemşehrim Kardeşim olan İl Başkanı Sedat Yalçın bir haberini okurken sizin aziz milletime hizmet eden bir vekil olduğunuzu öğrendim..
Şiirin dünyası bu mısralar bazen böyle güzel tesadüflere vesile oluyor..Rabbim hizmetlerinize ve azminizi makbul kılsın..Kaleminiz bereketli olsun Muhterem Efendim..
Selam ve saygılarımı sunuyorum..Kurban Bayramınız Mubarek olsun..Efendim..Bayram Milletimize sevinc ve huzur getirsin inşaallah..
Siz Bursa dan seslenmişsiniz Bende Erzincan Kemah tan size sesleneyim..Üstad..
DUT AĞACIM.
Ömrümün yoldaşı, her günümün sırdaşı
Mekanımın değişmeyen tek mihenk taşı.
Çok Yusufçuklar öttü geceleri dallarında
Bak bir ömür bitti, şu Kemah’ın yollarında
Her gün kuru dalına dayanarak yanına geldiğim,
Öğlen sıcağında bir nefeslik serinliğim,
Yıllarca gölgende paylaştığım muhabbetinde
Bir sen şahitsin şu memleket sevgime.
Dut ağacım,
Kerpiç duvarımda hatılımdın, çorak bacamda oluğum,
Ömür bir nefes imiş, tükendi bak soluğum.
Sen de biliyorsun vakit işliyor hep sondan yana
Biz hiç erişmeyecektik sanıyorduk bu hazana,
Benim saçlarımda aklar, sende de başlamış kuruluklar,
Artık çekmiyor bak bu bedeni yorgun ayaklar.
Ah de vefa bir ziyaret edeyim seni dedim bugün
Biliyorum muhacirlikte sen olmuştun mazlumlara öğün.
Dut ağacım
Başka bir yer yok muydu yeşerdin ki bu iki yol çatında,
Ne aradı köklerin bilmem, bu çorak toprağın tadında.
Yetmedi mi gidenlerin ardından döktüğün yapraklar,
Kurutmadı mı köklerini bu çatlak tuzla topraklar.
Biliyorsun alt yoldan niceleri gelip geçtiler
Üst yola dönenler tepeleri ebedi mekan seçtiler.
Musallada ne derlerse desinler, sen iyisini bilirsin.
İki kuru dalınla bana öbür yanda sen şahitlik edersin.
Dut ağacım
Bak, yeni nesiller geçiyor yanından her gün.
İhtiyarlıkta onlara da gölgelik edeceksin bir gün.
Hadi biraz daha dayan, sararıyor körpe filizlerin.
Bir nesil e yetecek kadar kalmadım mı mecalin.
Bırak taze çiğlerini özümsesin şu körpe yaprak
Bir aşığın daha büyüsün kollarında uyuyarak
Budaklarına tutunsun o masum ellerini,
Baharda söylesin sana dertli gurbet türkülerini.
Dut ağacım
Ayrılığa yandık seninle her saat, her gece.
Muhasebesin ’e düştük hep gidenin günlerce.
Biz koruduk köklerimizi bir şeylerden bak hiç bozulmadı,
Bir nefes avunalım dedik mekanımızda o da nasip olmadı,
Sardı bedenimizi genç yaşta çeşit, çeşit dertler
Gel de yaşa her yanda yalancı yüzler, yalancı muhabbetler.
Yeter artık ben de neslimin ahvalini istiyorum.
Nereye gitti onlar sen bilirsin diye sana soruyorum.
Dut ağacım
Alt yoldan geldim şimdi üst yola sapıyorum.
Artık bundan sonra ben de tepeleri mekan tutuyorum.
Sen de inanmayacaksın, diyeceksin daha çok erken
Bir veda edeyim dedim sana son defa giderken.
Özünden öz kattın bunca yıl hep ağız tadımıza,
Senden başkası şahitlik etmez sonumuza,
Ben vefayı astım dalına sen ona mukayyet ol
Haydi, bana müsaade gideceğim yer çok uzun yol.
Faruk KÜÇÜKTAŞ © 15.10.2012