ÖLÜM DOĞURACAK MI BENİ YENİDEN
İstekleri doygunluğa ulaştırmak
Gizli zevklerin çığlığını Ruhumun odalarında Zamana karşı eğitmektir. Hala işlenmemiş günahların İniltisi sararken Zevklerin sarhoşluğunda, Nefretimden fışkıran Küfürlerle mest oldu Diş geçiremediğim yalnızlık. Pek yakında; Güneşin doğurduğu sabahlar Gecenin karanlığında yükselen Yıldızların merhametine bırakacak, Tanrı idaresinde ki Bu bulanık havamı, Uzaktan gelen sancıların Tekrarıyım, Mecalsizliğim, kirli düşmanlıkların Yüreğinden düşüyor. Hangi manzaraya takılsam Ateş topuna sarılmış, Sancılar yürüyor Karanlık heveslerimde. Nankörlüğüm, yeni doğumlara Kitlenmiş bedenlerin Hücrelerinde çoğalırken, Şaşkınlığım, İtaatlerin mecburiyetinde Boğulup kalan Kusurlar indirdi, Yaşamın acı hengâmesinde, Cömert yayılmaların Verdiği kötü cesaretler, Hazmı olmayan hafiflikler düşürdü Benliğimin değişimlerine. Aklımın köşesinde sızmış Anlamsız baskılar, Kapana kısılmış Yüreğimi kasarken, Ruhumun uçurumlarında Ben olma savaşı büyüdü Yavaş, yavaş. Merhamet az’ın yokluğunda Başıbozuk direnişlere açıldı, Şaşalı düşüncelerime Dönüşümler sağlamak için. En zayıf yanımdan Sürüklenip giderken hayat, Lekelenmiş tarihten Taş bir bayrak dikildi başıma. Çalı diplerinde Cehennem azabı çeken Böceklerin isyanı Beyaz çarşafları yırtarken, Nefsin türlü mezheplerinde barınmış, Kıtlığına öfke kusmuş İnsanlardan biriyim, İç kemiren duygulara Esir olurken, Gecenin karanlığında Kurt sürülerine karışmış zavallılara Ölüm döküyorum Parmaklarımın ucundan. Nadir tebessümlerde bile, Martının gagasında parçalanmış Balığın çırpınışı düşüyor Sakin kanatlarıma, Çocukluğumu geçirdiğim Dar yataklardan, Sebeplendiğim kâbuslar büyüdükçe, Söyle ey Tanrım; Bu arsız duruşum Semaya yükselecek mi? Senin ellerinden, Ölüm doğuracak mı? Beni yeniden. AĞLAYAN NİSAN |