0:400kurtuluş parkı sabah ezanı okunuyor onlar uyuyor içeride ve ben uluyan köpeklerle birlikte bir şehrin smokininde çimen ekiyorum uzun kısadıya şişelerden kadehlere köprüler kuruyorum; ak ya kötü su! yüzümün zulasında saklı, yaslı-paslı gülüşlerim gizlerim ak ya şer-ab! yüzüm, kahkaha mezarlığı sen akmasan da ben onsuz sabahara sarhoş göz yaşları dökerim ensemde bir ölüme hazırlanıyor esmer beyazı mefluç rüzgarlar birazdan dallarımla düşecek ölümyeli neden hala üşümüyorum ki? ayaklarım da kokmuyor soğuk soğuk terliyor şimdi sahi misku amberimiz gibi afrikalı bir kadının jojoba kokuları jojoba; kurak bir aşk üşütür mü ki afrika’da olsam bile beni ruhu kuyruğunda, telsiz sesleri kulağında bir yaşam korkunun vahşet kokusu ve çulsuz çöl ıtırı ne zaman adını söylesem kurutuyor ağzımı bu şehrin viyadükleri kabristan içi şehrin içi; koca bir belirsizliğin hengamesi bu şehir, ölü sevici ben öldüm sözlerin bittiyse, istediğin yerde ölebilirsin şimdi! fhrn-mç-jir |