yaklaşan akşamın serin rüzgarı
Yaklaşıyor
akşam, serin karnı üzerinde kaplumbağa misali sürünerek doğudan… Perdeni çek, pençede yılan taşıyan kartal misali uçan güneşin ardından… Taze incirden alıyorum güneşin tadını, çukurunda bekliyor gözlerim kalıcı ziyaretlerini… Yaklaşıyor akşam, milyonlarca beden üzerinden geçerek… Sırada sen varsın, ellerin yalnız ve yorgun, yüzün yalnız ve solgun, çürümekte, dişlerin senin mi? Aklın henüz seninken, nefret sızdırır kelimeler, zımpara dillerimizi, birbirine yeterince sürtmedik mi? Yaklaşıyor akşam, bir fincan kahve misali sessiz, senin için geliyor doğudan, üçüncü kat penceresinden kısa bir düşüşe ne dersin? Yoksa köprüyü mü tercih edersin? Ya da otuz yıl sonunda emekli olmaya çalışırken ölümü beklemeyi mi? Acısız bir yol yok… Kadıköy vapurunda cenazeye eşlik ediyor martılar, hayat denize, deniz hayata taşarken, güverte sakin, insancıklar, birkez daha geleceğe, yaklaşan akşama gitmekte… |