ENLEM-BOYLAM KESİŞMESİNDE DAĞILMIŞTIK-Ve çevresi işlenmiş ipekli bir mendilde Burukluğu anıların burun sızlatırken Ruhsal dinginliğini yitirmiş cılız mum alevlerinden Öfke dolu bir umursamazlık nükseder Ben yayılırım her yere kerpiç aralarından sızarak Tam da merkezinde zamanın bir erteleme yaşanır Kıskacında bencil hayatın çırpınırken Bizdik çayda susuz kalan balıklar Sanki bir savaş sonrasıydı yaşadıklarımız İşte öylesine büyük belirsizliklerde kaybolduk Yâr Ekinoks çizgisinde donakalmış Hareketsiz bekliyorduk gözbebeklerimiz küçülürken Numarasız Bir enlem-boylam kesişmesinde dağılmıştık Nokta nokta belirsizliğe yol alırken Yok yok Güney kutbu buzulları arasında buzdan bir adada Penguen yürüyüşüyle umutlarını arayan Sen Benle oynarken Öte yanda Ben Ağzı kapatılmış bir mağarada âmâ gözlerle karanlığa Alıştırma yapmaktaydım Ebede giden gemide bir tayfa gibi Tek gözlü kaptana amade ömür sürmek Daha hoş belki de Düşünme yetisini kaybetmiştim Ondan düşünemedim Yâr “Gel” desem Şeffaf bir gemide huzur yelleri eserken El ele vererek İzin çıkmış içilen badelerle esritmiş ruhların birlikteliğini Yürek yüreğe yaşayarak kutlayalım Gelsen Panayırlara uğramadan İnsanların zincirlendiği Ve satıldığı Bir kaç saniyelik zevk karşılığında pişmanlıklar yaşamadan Kadere küfretmeden Ardından Soğumuş Ve bir yana düşmüş cesetlere basmadan Kan kokularını almaya ne gerek var "Gel” bizim gemiye Durma Koş gel Güneri Yıldız (Elazığ, 23.06.2012) |