G(s)özlerinin riyâkarıyım ben...
Kayıp bir şehrin avuç içlerinde,
Şah damarımdan kalbime akan (k)can gibisin yar... Ucu bana batan,battıkca c(a)nımı yakan,acıtan kör bıçak gibisin... Dudak kenarlarından düşen ayrılık kelimesinin öznesini toplamaktayken nefsim... Utanmazlığımı mazur gör sevgili... Sen/siz ruhumun, öksüzlügünü kamçılayan bir mevsimin sığınağı gibiyim... G(s)özlerinin riyâkarıyım ben... B(a)kma öyle.! Bakışlarımın gözkapağı kapatma an’larındaki virgüllerden dalma düşlerime yâr... Adım adım adımlamalısın şehr-imin kaldırım taşlarını, ve ayırmamalısın gözlerinin eylül bakışlarını yüreğimin cadde’lerinden... Pus tutmuş bir kentin sabahında düşmelisin y(k)ollarıma... Göbek deliğimden kalp kapakcıgıma dek hissetmeliyim düşerken ayak seslerini... Bir yanım göğe bakarken,öteki yanımda görmeliyim yüzsüzlügümün yüzünü... Toprak kokan bedenimin sol yanında duymalıyım, yüreğinin sessiz iniltilerini... Bir ruhani misali beslenmelisin ömrümün ’Sen’ yerinden... Ve ben ölmeliyim yâr... Gözlerinin çıkmaz satır aralarında... 21/07/2012 |