21
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
3786
Okunma
Yine ölümden bir yaprak düştü tenime yeşil ile sarı arası,
Bir tutam kuru toprak kokusu avuçlarımda,
Serin ve gece karası.
Şafağa saf tutarken, düşlerim,
İnsafsızca yırttı göğün kefenini, hüznün mızrağı,
Beni bir tesadüf vurdu.
Islatıyor kaldırım taşlarını
Umutsuzluk incileri,
Şimdi bütün yollar çıkmaz sokak tenhası.
Yüzü silik insanlar, dilsiz ve sahipsiz,
Sebepsiz ve renksiz
Sarıp sarmalıyorlar uzanmış bedenleri bir fırtına sonrası
Gökyüzü bürünmüş hüznün rengine
Bedenlere beyaz bir örtü gibi serilmiş ayrılık
Can çekişiyor şiirlerde imgeler
Mısralar prangada
Evlerin çatıları dokunurcasına yaralarımıza örtüyor üstümüzü
Agitlar yankilaniyor kör kuyularda
Ve şehrin en işlek yerinde yine bir ölüm molası
Martı kanatlarında eşkiya ayrılıklar çığlığı.
Karada emekleyen sandal gibiyim
Küreksizliğe ve denizsiz kentlere mahkum.
Gözyaşımla suni okyanuslar çiziyorum,
Umutsuz ülkelere.
Parmaklarımda pulları ölü dalgaların.
Şimdi bir kaç incitmeyen kelime düşünüyorum vedaya dair,
Gözlerimi dahi kaçıracağım yerleri hazırlıyorum önceden.
Konuşmak gerekir derken anlamsızca susmayı,
Ve biliyorum çekeceğim acıları bir ayrılık sonrası.
Şimdi dudaklarımda kabir sessizliği,
Bir de yarım kelimeler dilimin altına kıstırdığım,
Bilmelisin ki Delâl ben giderken kendimden
Ve gurbetse bana düşüncelerim
Hiç yazılmayacak bir şiirdi söylemek isteyipte söyleyemediklerim...
5.0
100% (22)