8
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
3037
Okunma
bir yol ayrımındayım Delâl
serçelerin, kırlangıçların ve çocuk seslerinin
buzullara göç ettiği…
çatısını uçuruma düşürmüş bir ülkeden yazıyorum sana
ve sen hala susarak türküler söylüyorsun, gözlerin kadar kara
ah.
kıblemsin dedikçe
eziyorsun pusulaları topuklarınla
olsun!
sen zaten her mektubumun başı ve kurulan her cümlenin noktasısın
ben gidersem Delâl
üzerini örtemeden bütün utançlarımın
“keşkelerimin ve pişmanlıklarımın”
ki bırakıp gitmek en büyük utanç seven bir kalbe
toparlanmamış cümle
sulanmamış çiçek
gamzesi açamayan gülüş gibi yarım ve dağınık giderken
hep bir şeyler yetim kalır geride
….siyah mendil bağlanmış gibi bir trenin bacasına
bir martı sesi kalır çığlık çığlık kulaklarda
o vakit
gözlerinin yağmuruyla yıka beni
bir avuç duayı esirgeme
çok görme kirpiklerine sürdüğün “amin”i
……..iki nefeslik toprak süslerse kefen bezini
ne olur gözlerini gözlerimden çekme
öyle bir vedalaşalım ki
tıpkı eskisi gibi
sen yine bekle begonyaların süslediği pencere önlerinde
her an gelecekmişim gibi
üzülme ağlama içine-içine
bil ama bilme “öldüğümü”
bir Sadri baba selamıyla uğurla
sevdiğim gibi ne varsa
dök üzerine yapışmış benden kalan eylül kokulu hüznü
ocak- şubat arası yağan kar gibi ört
öyle huzurlu
öyle deli
ve unutma
unut seni sevdiğimi...
HaSaN