Aç göğsünü Mustafasana çiçekler getirmedim Mustafa gittiğim yerlerde çocuklar yaşamıyordu sana dizleri kanayan kavgalar getirdim kayıp kentlerin arka sokaklarından ve ahraz düşünceler getirdim kimliği olmayan doğuştan mühürlü kadın dudakları söküldü benliğimden sessizce dinledim karanlığın beyaz uğultusunu toprak yan/dı güneşin doğduğu yerden adamların bakışları yıkıldı yerlere geri dönmeyen bir çift ayak taşıyordu yürekleri ben onlardan öğrendim Mustafa arkama bakmamayı hayatın omzuna atamadım ellerimi ağır geldiler oysa ne çok kambur hayatlar taşıdım kelebek kanatlarımda küfrettim tek gözlü Tanrılarına bana dinsiz dediler dilinde sevgiyi çürütenler bak Mustafa! ellerime bak... hangi çocuğun başını okşadıysam kırıldı ellerim günden güne avuç avuç dökecektim oysa kan kokulu ekin aralarından toplayamadığım gelincikleri yüreğine düşürmeseydim sesimi namerdin kuyusuna sana türküler söyleyecektim şafak vakti şimdi kuşlar ölüyor kafamın içinde ki mahzenler de kurşunlar sıyırıyor siyah saçlarımı.... ….söküp atabilseydim kalbimi yerinden fikrimi vurabilseydim dağlara kendimi bulmaya kalkışmazdım parça parça olan kayıplarımdan aç göğsünü Mustafa güneşin kollarından çocuklar getirdim sana …sırılsıklam... DenizeDenizden |
yoksa nasıl anlarım giden bir trenin ardından yükselen ağıdını..
sen vagaonlarında bir uzun türküye durdukça Mustafa'ya ben o trenin tepesinde
Pepug olurum yol boyu..Sevgilerimle