Yarım Kalmış Düşler İstasyonu’Vakit geldi, tamam Oltanı topla balıkçı Ne git diyeceğim sana Ne de kal’ İskenderiye Feneri kadar eski Çölde Mecnun arayan Leyla kadar yaslıyım Sen bilmeyebilirsin Adı sen olan bir özlem ektim geceye Aşkı yıldızlara astım En karanlık zamanda Yolunu aydınlatsın diye Ay tutuklu bu gece Ağla gözlerim zamanıdır Zamanıdır sağanakların Yeşerir mi bilmem Kurumaya yüz tutmuş dallarım Savaş sonrası gibi içim Kan ve revan Gözyaşlarıyla yazılmış her satıra sözler İnadına yaşıyorum kıyamet ortasında Buharlaşan acıların kalan tortularıdır Yüreğimi yakan Yarım kalmış düşlerin istasyonunda Gitti gelmez trenlerini beklerken Acılarla dolu, yağdı yağacak bulutlar geçer yüreğimden Ve hüzünler dökülür ceplerimden Suları buz tutmuş umut nehirlerinde Sorgularken geçmişi ve geleceği Küllenmeyen ateşlerde bulurum Tütsü kokulu kederlerin izlerini Güneş tırmanırken dağlara Sevinçler, Sahte adımlar, yalancı tebessümlerle Sarılır hayata Çiçekli fallar açarken ben Utangaç kuşlar konar yüreğimin dallarına Bazen filizlenmiş bir umuda götürür Bazen içimdeki çocuksu mutlulukları öldürür Çığlıklarımı fırtınaya bırakırım Bir tohum özüne gizlenen sevgiyle Eksik ve yırtık bir haritayla Ruhum, kıyılara ulaşamaz belki de Gel-gitlerin dövdüğü kıyılarda Bir iz bırakırım yalnızca İçimdeki fırtınalar, kaybolan yollarda Yalan yanlış yanılsamalar yaşatsa da Cam saraylardan göz kırparım sevgilere Islıklarla mutluluk adalarını ararım Vefasız dünyanın yakamozlarında Pembe düşlerimi boyarım Anlatacak ne çok şey saklanmış Kırk Harami’lerin mağarasında Musa’nın asasını yutsa da Firavunun sihri Tan yerinde ağarmalı Çığlık çığlığa türküler Şiirimi okuyan, sayfama yorum bırakan herkese ve güne düşmeye layık bulan seçki kuruluna teşekkürler, saygılar.... |