YÛNUS EMRE
Söz pîri, her deyişte,
Ak etti yüzümüzü. Sevişte-düşünüşte, Parlattı közümüzü. Kor düştü can içine; İrfân, ihsân içine. Aşk ile sevincine, Açtırdı gözümüzü. İndi, derine indi; Âşık-mâşûk sevindi. Sancı, doğmadan dindi; Berkitti özümüzü. Vurdu, kelepçe kine; İlkin kendininkine. Kör nefsin kemendine, Sur etti tözümüzü. Kök varlığım-sevgilim: Diliydi, görklü dilim. Hür gönül sesim, benim; Türkçe’yle dedi sözü. Gezdi, yayla-ovayı; Şenlendirdi yuvayı. Dostun gönül sarayı, Işıttı göğümüzü. Çıktık sâlimen düze; Şükür, vardık gündüze. Aşk sundu şehrimize; Donattı gönlümüzü. Ne göz, dünyâ malına; Mavi, yeşil, al’ına. " Çıkıp erik dalına, Yedik üzümümüzü." Karayı seher etti; Saf taşı cevher etti. Sevgiye rehber etti, Dağ ile düzümüzü. Kalem kâğıt, ok-yayı; Deme: Ok var, yok yayı! Ok’u da çok, çok yayı. Ördü aşk örgümüzü. Yesevî, Hacı Bektaş, Mevlâna, cana candaş. Resûl-i Ekrem yoldaş, Gösterdi yönümüzü. Sözü, öz mânâsında; Güzellik, mayasında. Hakikat aynasında, Tanıttı bize, bizi! M.Hâlistin KUKUL |