Zümrüd-ü AnkaKırıldı söğüt dalları Kuşlar konmaz oldu Soldu bütün çiçekler Renkleri kayboldu dünyanın Yas tuttu bulutlar Yine de uçsun içimizde Kanadı kırık bir güvercin Ve yeşersin dal uçlarında Umutlar, sessizce Kötü giden bir şeyler var Yarınlarımız yarınsız Bitti umutlarımız Eteklerimizde zemheri kanatlı hüzünler Ayaklarımızda cam kırıkları Sözcüklerimizde prangalar Düşsel bir çığlık acılarımız Kelebek ömrü kadar hayat Bulduğumuz her şey harap Her duygu bayat Uzanıp tutuğumuz eller soğuk Oysa, bir kaçak gibi sığınırdı Avuçlarına ellerim Sarardı bizi akşamlarına Erguvan rengiyle o şehir Güneş neden geç doğuyor Ve batıyor erkenden Amansız bir karanlık sarıyor dünyayı Ulaşılmayan yıldızlar kadar Soğuk ve karanlık Görünmezdir bazı duvarlar Hangi demirci kurşun damlatmış Hiçbir şey duymuyor kulaklar Hangi terzi dikmiş dudakları Haksızlıklara açılmıyor ağızlar Hangi zindanda çekildi gözlere miller Görmüyor kötülükleri Kimler uyuttu da insanları Düşünmeyi unutturdu Hadi geri dönelim Geldiğimiz köhne yollardan Yeni bir sayfa açalım insanlığa Aydınlık Ferah Cevaplar bulalım yüreklerde Düşünelim, varlığı ve yokluğu Yeniden var edelim yaşanası bir dünyayı Zümrüd-ü Anka gibi küllerinden |