varoluş teorisisen kasvetli şehrin bekçisi aşağı yukarı dört sularında ayrıldım etinden kemiği bende kaldı geri kalan isim bekliyor şimdi düşün ki kırkım çıkmadı henüz bir tene öbeklenme akbaba misali yırtarım geceyi orta yerinden ayı sağ elime yıldızı sol avcuma işlerim karışsın diye kanım aşına morfin basarım damarıma belki infilak eder o ukala tavrın fahişe olmak vardı afiş afiş sureti asılan takma kirpikleri çin malı mesela ağzında cıvık sakızı yarı çiğnenmiş neden mi bu kadar orospu olmak istiyorum üç kuruşluk sevişmelere makbuz kesiyor benliğin sancıma basma kuyruk sokumum ağrıyor bu ara soğukluk kapmış dün gece nüfusu salak saçma bir adamdı teni ne esmer ne de kumraldı takma saçı en az iki kere boşaldı kadınlığıma o an kapadım gözlerimi eksildim biraz anason kokmak istiyorum veya rakı sarhoşluğuna ilişip karışmak istavrite kılçığı kaçsa soluk boruma gidip gelsem ölmüş anama silse yağlı gözyaşımı kadife kucağında sonra yine doğsam tüm yalanlara inat gün batımında çocukluğum nerdesin bak sirk geldi tozlu şehrime kağıt helva taze ilk defa pamuk şekerin pembesi yapışmış yüzlere ne komik değil mi hadi gül biraz ağlanmış halimize bitmedi ki düşler hangi vakit neslini harcarsa işte o zaman nokta koyarım satırıma henüz değil içim boşalmadı daha kaçak var soytarı dünya’nın santralinde kısa devre yaptı çatlak kasıklarım üzgünüm bitmedi hezeyanım dön atlı karınca üç yaşıma girdiğimi san bugün sevesim var biraz... lamour |