GÖÇ 1GÖÇEN GÖÇENE Önce; Okul ihtiyacı açtı Göç yoluna ipince bir patika. Göründü gündüzün geceden farkı… Sonra sanayiye Lazım olan binayı Yapmak için Çağırdılar karın tokluğuna çalışacak enayi... Çoğaldık, toprağın dekarı düştü Kişi başından aşağı Tepetaklak. Doyurmuyordu... Buyurun köyden kente akın akın! Sarı öküzün ederi zulalandı kuşağa, Eyvallah denildi kıza kısrağa Oğul uşağa. İnce bir şilte, bir yastık, bir yorgan Sırtlara denk edildi. Bir elde Haki boyalı, iple takviyeli tahta bavul, Diğerinde adres pusulası. İndiler Haydarpaşa’da trenden Her yöreden, her yaştan... Biraz şaşkın! Biraz ürkek... Gözler mahşeri kalabalıkta fıldır fıldır... Acep Sülün Osman kim ola diyerek? ... .. . Bazıları, Hanlara sığındılar ilk zaman. At gözlükleri taktılar. Ne iş olsa yaptılar. Eminönü halinde, Tahta kasalardan boşalınca mal, Yirmisini bir bağlayıp, Semerine yükletip kamyonlara taşıdı, Pos bıyıklı sırtı sağlam boylu boslu hamal. Sıcaktan ezim ezim ezildi. Boncuk boncuk terini boynundaki gri beyaz beze sildi. Ne bezdi o bez? Mendil mi? Havlu mu? Baş bağı mı? Çıkın mı? Peştamal mı? Yastık mı? Sofra bezi mi ? Arafat’ın logosu, şimdilerin modası Poşu mu? Yoksa hepsi mi? Evet " hepsi ". Siyah beyaz belgesellerde görülür ancak böylesi… ... .. . Kum eler, harç karar, tuğla çekerlerdi beşinci kata yorulmaksızın. Gündüzler çabuk geçer de Gaz ocağında bir sıcak çaydan sonra; " Ayağında Kundura " ile başlayan gecelerde Gelmezdi buram buram özlemin ardı arkası, Üşüyen ellerini apış arasında ısıtmakla İnşaatın kapısız penceresiz bir odasında beş kişi... Hoş, Sıladakilere de gelmezdi ya! Sonra ara formüller bulundu gecelere. Kimi acı, kimi tatlı... Gidip geldiler hasat vakti Senede bir. Kesmedi… ... .. . At gözlüğü eskidikçe göründü etraf. Gündüz işte, Gece boş bulduğu yerde kendilerine çalıştılar Çata çat. Türedi yokluktan, çerden çöpten, çuldan çaputtan Gecekondular. Omuz omuza, sırt sırta dar sokaklar. Sıla özlemiyle kondu sokak isimleri Yokuşta biten Andırın Çıkmazı... Ev evin üstünde salkım saçak, Damdan dama birer basamak. Bahçeler börtü böcek, Duvarda kertenkele... Kümeste tavuklar İki yumurta elde Öbürü belde... Varlık, yokluğun içindeki sır... Ara ki bulasın! Az olsa da beti bereketi Kanaatkarlıkla kuruldu dirlik düzen. ... .. . Aleladeydi yapılar. Kilitsizdi kapılar. Perdesiz pencereler gibi Ardına kadar açıktı geniş gönüller. Yeknesak fakir fukara, Odaların küf kokusu Alışık burunlara hoş geldi. Gecelerin kör karanlığında; Kedi köpek iç içe kavgasız . Ne hav! Ne miyav! ... .. . Çoğu hısım akraba, Kalan üç beş hane gariple Oldular tanış biliş. Kimi zaman ortak ağlandı, Kimi başlar bağlandı Ulaşıldı mecbur hısımlığa. Düştü bazen dengi dengine, Bazen de uymadı bir türlü rengi rengine. Aç açına, Karınca kararınca yaşar yaşamazı oynadılar. Orta yerde bir soba, Açık cümle kapılar Nafile... Koyun koyuna uyurken boy boy çocuklar Nefeslerin sıcaklığı, kokusundan güzel geldi canlara. Karda kışta yandı ocak, tüttü baca. Sıladan bulgur geldi, yarma geldi, yağ geldi. Kopmadı rabıta, Bir gördü, Dört görmedi zabıta. Gecekondular mahalle oldular kısaca... ... .. . |