Hangi Aşk
Bilirsin,
Aşkın her bedende aynı kalıbı tutturmadığı Birbirinden çalınmış her gülümseyişin farklı anlamlar taşıdığı Her bir vedanın içinde yeni merhabalar sakladığı Ve daha nice düşüncem Sevmek eyleminin, eylemsizliği kadar dünyaya aykırıydı. Mutlu olmak dediğin, sönük bir tablo olmalı, Anıların yüzüme astığı... ’Ağlamak kafana zincirleyip de yastığı’ Bu da çocukluğumun giderken ardında bıraktığı... Biliyor musun, unutuverdim ben tüm eski şarkıları, Yetmez mi yokluğunun yaralarıma basıp-basıp kaçtığı... ’Gözlerinde kendimi koyacak bir yer bulamamak’ Bir zamanlar tam da böyle tanımlamıştım ayrılığı, Peki anlat bana, ayrı olmak yok olmaksa düşlerinde, Gözlerinin ateşinden yoksun olmayı, Nasıl tanımlamalı? Onca yıl, onca sensiz geçen gece, bekledim umutla, Hani çiçekler yeniden açmazdı fırtınalı yağmurlar yağmasa, Bol yağmurlu vuslatlar olmazdı sevenler ayrılmasa? Oysa ben ne maskeler bıraktım her bir fırtınadan sonra, Ne mezarlar sığdırdım ve ne acınası yaşlar ayrılıklara.. Bilirsin, Ürkek bir çocuğu saklayışımdan bu hırçınlıklarım; Boyumun dahi yetişmediği duvarlarım. Yalnızlıktan korktuğumdan, bütün yalan aşklarım. Çünkü ben ne kadar âşık olsam da, Bakışlarının ucunda olmadıkça, Saçlarına dokunamadıkça, Yaşlanmadıkça yaşlarında, Ne kadar kalabalık olsam, bir o kadar yalnızım. 012 / Kelkit |